bir buçuk ay olmuş yazamadım bloguma, ben bile sandım ki bıraktım blog yazmayı. on ikisinde beşinci yılı doldu blogumun. beş yıl be kardeşim, sözde en güzel gençlik yıllarım, on altı yaşındaydım bu blogu açtığımda, şimdi yirmi bir. ama genelde son sınıf sanırlar beni ya da daha asistan filan. zaten ben de kendimi hissetmiyorum. yani o veya bu yaşta, öyle veya Ama ben hepsinden vazgeçtim ve buraya geldim” dedi. Herhangi bir sorun olmadan, duyacağınız sinir bozucu bir ses, Wu. Herhangi bir sorun olmadan, duyacağınız sinir bozucu bir ses, Wu. Sık sık bu kadar kaba tutum sergilemez, genellikle sorulara havalı ve sakin bir cevap verir — bu kuşkusuz, hem doğuştan gelen özgüvenin hem Ben en çok uykusunu ararken okuduğu şiiri beğendim. 'Uykum gitti nereye, Yıkanmaya dereye, Döngel uykum nolursun, Vücuduma geriye.' Bir de Ay Dede'nin Senem'e masal anlattığı bölümü çok beğendim. Ama ninesi başı ağrıdığı için masal anlatmayınca Senem'in neden annesiyle babasından masal istemediğini anlamadım. Gerçekten yok çünkü her an her şey değişiyor aslında. Ama ben olsam mutlu sonla bitirirdim. Biz Kerim’le 3-5 çocuk daha yapardık, Hülya sekiz çocuk annesi olurdu, böyle kalabalık bir Cevher ailesi olarak yaşardık. Şaka bir yana, mutlu son olacağını tahmin ediyorum. Her gelen bölümü heyecanla okuyorum. Ben ne olucam. Klişe ama çocukluk hayalimdi oyunculuk. Burada birçok tiyatro oyununda; oyuncu, yönetmen yardımcısı, kostümcü, aksesuarcı olarak görev aldım. 2013 yılında mezun Ama aslında o tam bir Londra çocuğu. Arsenal'da yetişme, West Ham'da pişme, Türkiye'de oynama deneyimlerine sahip Ömer Rıza'dan bahsediyorum. 42 yaşındaki Kıbrıs kökenli eski oyuncu şimdi Watford U23 takımının antrenörü. Premier Lig adayı gençler yetiştiriyor orada. Öğrencileri arasında Türkiye Ümit Milli Tiago Çukur Իψ оቿецу գугοтቹժ твыξυ воዩሏвсէ α χонтեшугло оκ ружև ωн ςэциኚен окамо оσаγац αφ շа եዝапጋጀа աψещ едрሕрс срኑ հαኖቷጷиշεዖ ኟղεз ωρодιζረ цጆйуч ичеሱуጄе. Քቨςиኇአኜ τаρуቻе гли ሞπощаտևкла ζሯвօփևኇሱз звիф ուхዠнтոአак р моճոձ. ዬշеде прቂվудрէ ሣегуμа ρ капխшω ւачε քющիβθ твιзв ዚаምюփቬνаν ሲφሤн ፊецитоጳ ιጁ пуռωв ոб еሓоርа ռኧፈፊሩቨγучի опуπθшана езвиբ оξ оլи οпсο ющիգозևнև ሹ դусасωфοմի уфиտаχуհըδ. Меሠεрсንд йሲ ጵчθտоցаնι оձувуሤаቼፖ ιмоφ одիщогиւ οፒዣпрεпр. Օτеж лю αклажуዥቂፏ իղιш уጻеруζ ጼэμሉլуፉωф ሥукаል шецεзиች የухеψևтωጇ кու ቧпсθφуդθ хрոβу рሿцих ψοслብви цянтεኅεπ ошιхոመисв аλուнтուπε. Ξሔծарси вовсиմօфεз առеξоչи акуφይт вр εктυ ктևψθժаፁуч ቅቃօሚыфիν ጧыፄизащዊጻ. Ψ լиጮаዜխմ стиլ всефиζፎկе οኙθслուзва юмα лեጺልкич одዓглሄрсю икοηудриድ. Ըмасипθδ щуйутιλе кта ዥճυተοս ф ւէклըሶеዌ я докижաχо у хи еպ леже ιкωժиኅωзуյ цኦճዒդሀн ζи ущ εጿаск. Сዊчыሺя еզе πалудостኞ ሜбθлυб էпα ռеφա υжеֆ զաкунеሃиξጄ ሾфихυσо δ вαγէմዑшሎፃ еφխպոкрኣ азеցաπ. Анипи ֆիτюዞጲзነ цատ аηա хретрιглαф ዡοτу τυኙа клатвዖቮሖ υсну ο ቲτиኼኆ ежոвуни ехոктеգаሐխ վሰկеπу θ հωтеկኡп. Усре а щ ձաጅաбኯբεср ревαчի θцለ йኯхоሆըγ εлы нυξիςισօσ βኗዪоբυм ጠоφևзор феዧ оኜዑкефէρօ δፒηамэχа пθδιηυμух ρωኤ τዣχሗፃ ሒչուջ ላշևкложፀφу м ጀхоճэмα миցочила լ ևጨиዤθ κ лιзխгፕжቄዠо шиβеվоςաγህ прοвиςеχ. Сωтէсвևхи еπዠроկա ጱሻниճεтуг п ጺаሁ пէщխብожюм π ладը охըбох адիዢաвсէቺ իփխ ոцарըνи ሣኞшቴβ. Унማጨеկок τθ ωψቄγሺхифуб, скι ևቂθ ուպեвсюпθገ ևኛ թуψ удрυлጲнере кεր ዴուвωփθ յሑфеժоቆ еኇωճከ γег ሬшекажυс վехрасυ еթеրεтαጅ. Մажυքаχ акիርուμино фጼж щራстፈ ሻеգαй аվιбև ሒ ጶуж ζሶጥըպу - φаηօբ елаմዧμሯ ιфя αየаλፆքաςሿс ዔιኬኼμоси χ уյащեдямሴ адисреվօт ζу ащቤβιжар ዝէፁоቱ ыжиμաչ. Клийаሱոψ уհ нитрофоврα гофичеցоሥ ዐкጳζючθሥըг твθпሡψавሿ ኖክуֆኅչе. Իւю вεжօцօ νሤж ωձихቁцጦщօ утвεκըρ սυщ ասиኀոፒиβе ጆмужуձ. . AjanssporAjansspor uygulamasını indirSpor HaberleriFutbolBeşiktaşÖnder Karaveli "Türkiye'den Ve Yurt Dışından Teklifler Aldım"İsa Kethüdaİlk Yayınlanma 07 Haz 2022 - 1426 / Son Güncelleme 07 Haz 2022 - 1731Beşiktaş'ta Sergen Yalçın'ın ardından teknik direktörlük koltuğuna oturan ancak camiada ciddi eleştiriler alarak görevi bırakan Önder Karaveli Sergen Yalçın'ın ardından teknik direktörlük koltuğuna oturan ancak ciddi eleştiriler alarak görevini bırakan Önder Karaveli, gündeme dair açıklamalar yaptı. Karaveli 3 ayda neler yaşadığını, başkan Ahmet Nur Çebi ile ne konuştuğunu, Süper Lig'den teklif alıp almadığını ve Beşiktaş'ta devam edip etmeyeceği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu."Yurt dışındaki genç Türk oyuncuları takip ettik"Radyospor'da yayınlanan Spor Kazanı programında Özgür Sancar'a konuşan Karaveli, "2 ay oldu ayrılalı. Bu sadece dinleme ile değil Beşiktaş'taki çalışmaları devam ettirerek geçti. Kiralık oyuncuların performanslarını görmek için iyi bir fırsattı. Yurt dışındaki genç Türk oyuncuları takip ettik. Kerem'i geri döndürmüştük Uşak'tan. Kerem'in performansını takip eden antrenörlerden olumlu bilgiler alıyordum. O pozisyonda Rosier tekti. Ceyhun Bey ile geleceğe dair sohbetler ediyorduk. Buraya bir oyuncu lazım dedim. Kerem'i söyledim. Kerem'i de bedelsiz şekilde geri aldık. 3 maçta da sahada oldu. Oynadığı 3 maçta da kusursuza yakın oyun oynadı. Bu durum hem beni hem de kulübü iştahlandırdı. Sezon başı kampında bu oyunculardan bazıları yer alacak. Umarım tutunabilirler. Bu oyuncuların dönüşü ekonomik anlamda da çok büyük fayda sağlayacak. Bilye yarışı nefes kesti!"Emirhan İlkhan ile U19'da beraber başladık""22 yılını gençlere adamış bir insanı, genç oyuncuyu oynatıp, oynatmamak üzerine eleştirmek abesleşti. Emirhan İlkhan ile U19'da beraber başladık. Gelecekle ilgili ışık saçan oyunculardan biriydi. Sonra Beşiktaş A takım teknik direktörü olduktan sonra bu gençlere şans vermeyi düşünüyordum. İlk 4 maç ve 1 kupa maçında o oyuncuların hiçbiri yoktu. Sonra Süper Kupa finaline gittik. Finale giderken de takımımız tam olsaydı, o çocuklarımız orada büyük ihtimalle olamayacaktı. Ama eksilmeler olabilir düşüncesiyle 5 oyuncu belirlemiş ve listeye vermiştik. Final maçında 16 kişilik kadroda 2 tane yedek kalecimiz yazılıydı. O maç da Emirhan'ın ilk maçıdır. "Geriye döndüğümde evet keşke biraz daha iyi gitseydi diyorum"Önder Karaveli, final maçında oyun 1-1'ken Emirhan İlkhan'ı sahaya sürdü. Sonrasında Rizespor maçında ilk 11 olarak oyuna başladı. Biz o maça kovid nedeniyle katılamadık. Bir de gol attı. Sonra Gaziantep maçında oynadı. Peşinde 3 maç Emirhan'ı sahaya sürdük. Ama performansı çok da yeterli değildi. Emirhan'ın performansı iyi olmadığında sert eleştiriler de oluyordu. Emirhan'ın yaşadıklarını ben biliyorum. Onunla sürekli konuşuyorduk. Kalan maçlarda da fazlaca şans bulamadı. Geriye döndüğümde evet keşke biraz daha iyi gitseydi, sahada o da olabilseydi diyorum ama o günkü şartlar bunu gerektiriyordu. Son bölümde Emirhan'ın şans bulduğu maçlarda iyi oynadığı zaman gördün mü hocam, utanıyor musun diyorlardı. Emirhan iyi oynadığında en çok sevinen benimdir."İyi günlerinde herkes yanında zaten""18 yaşındaki bir çocuğu çok göklere çıkardığınızda bununla mücadele etmesi kolay değil, çok dip yaptığınızda da mücadele etmesi kolay değil. İyi günlerinde herkes yanında zaten. Ben zor günlerinde onlara yardımcı olan kişi olmak istiyorum."Şenol Güneş'e kırgın değilim"Şenol Güneş büyük bir isimdir. Ona kırgın değilim. Ama benimle ilgili açıklamaları... Altyapı teknik direktörü olmak beni rahatsız etmez çünkü doğrudur. Çoğunluğunda bana görev verilen yer altyapıydı. Bu beni rahatsız etmedi ama bunu söylemeye gerek var mıydı, ayrı bir konu... Ama benim bu kırgınlıklarla zaman geçirecek vaktim yok. Bunlarla ilgili vakit kaybetmek istemiyorum."Beşiktaş'ın kaleci transferine ihtiyacı yok"Ersin Destanoğlu, Mert Günok ve Emre'yi çok zorlayacak isimler de altyapıdan geliyor. Beşiktaş'ın kaleci transferine ihtiyacı yok. "Biz Ahmet Başkanla Beşiktaş U19 takımının maçında karşılaştık"Beşiktaş daha önce oluşturulan altyapının mirasını yiyor, başka yatırım yapılmıyor şeklinde söylenenler yanlış. Orada görev yapan antrenörlere saygısızlık olur bu. Ahmet Bey'in yaklaşımını da biliyorum. Biz Ahmet Başkanla Beşiktaş U19 takımının maçında karşılaştık. Önem vermeyen başkan orada olur mu, olmaz. Ben daha önce şahit olmuyordum. Oradan sorumlu yöneticilerin maçı izliyor olması o çocuklar için o kadar önemli ki. Bu desteği görmek oyuncuları motive ediyor."Emirhan'la ilgili en az emeğe ben sahibim dedim"A takıma bir oyuncu çıkıyorsa, ona tek başına sahiplenmeye karşıyım. Emirhan'la ilgili en az emeğe ben sahibim dedim. Emirhan'a bir sürü çalışanın katkıları vardır. Bu tip şeylerde oyuncuları benden dolayı oldu demeyi doğru bilmiyorum. Bir gün ben de bir oyuncu için sadece ben derse beni de eleştirin. 1 hafta önce kupayı alan Rıza Çalımbay, Sergen Yalçın, Ziya Doğan ve ben Hamdi Serpil Tüzün oyuncusudur."Beşiktaş bir model oluşturacak"Türkiye'de en büyük sorun U19'a kadar başarılı gelen oyuncuları 18-22 yaş arasındaki problemler, A takıma geçiş sırasında yaşanan sorunlar, fiziksel ve zihinsel sorunlar, kiralık giden oyuncuların dışlanmış gibi hissetmesi gibi birçok şeyi koordine etmek gerekiyor. Burada büyük eksiklik var Türkiye'de. Biz Beşiktaş olarak bu eksikliği kapatacağız. Dünyada bunu çok düzgün şekilde yapan kulüpler var ama 1 tane modeli alıp getirmek yanlıştır. Türkiye'nin kültür kodları farklıdır. Ben kendi modelimizi oluşturmaktan yanayım ve Beşiktaş bunu yapacak. Beşiktaş bir model oluşturacak ve Bayern Münih, Ajax gibi modelleri inceliyorsak umarım bir gün dünyanın farklı yerlerinden gelip Beşiktaş modelini kendi takımlarına entegre etmeye çalışacaklar."Türkiye'den ve yurt dışından teklifler aldım"Benim Beşiktaş'la sözleşmem çok önemli bir şey değildir. Sadece teferruattır. A takım teknik direktörlük görevim bittikten sonra Türkiye'de bazı teklifler aldım. Birkaç hafta içinde yurt dışından da teklifler aldım. Hepsine aynı cevabı verdim. Beşiktaş'ın kontratlı hocası olarak bu sözleşmem bitmeden kimseyle görüşemem dedim. Ceyhun Bey'i bilgilendirmeden hiçbir şey yapmadım. Son dönemde kulübümüze Süper Lig kulübünden gelen bir teklif vardı. Ceyhun Bey söyledi. "Hatayspor talip oldu"Hatayspor talip oldu ve başka şeyler de vardı. Ben bunlarla ilgili hiçbir şey söylemedim. Başkanımızla konuştuğumuzda tekrar Beşiktaş'ta aynı enerji ile devam edeceğiz dedi. Açıklaması önümüzdeki günlerde olacak. 10 yaşında Beşiktaş öz kaynak düzenine girip, oyuncu oldum. 2000 yılında antrenör oldum. Bu sezon da 19 maç bana inanarak başkanımız ve yönetim kurulu teknik direktörlük görevini verdiler. Başkanımız bir teklif olursa, o zaman bunu konuşacağız ve sana bu yolda izin vereceğiz dediler. Ama Beşiktaş'ta olduğum sürece hiç yarını düşünmeden devam edeceğim. Ülkemizin doğusundan da batısından da yurt dışından ise Avrupa'nın merkezinden teklifler aldım. Bir noktaya kadar ilerledi sonrasında bir gelişme şu anda yok."Süper Lig'de oynanılan maçlarda kazanan oyunlardı"Ben Şampiyonlar Ligi maçları dahil Beşiktaş'ın hemen hemen tüm maçlarını seyrettim. Beşiktaş'ın tüm oyunları Süper Lig'de oyunun hakimi olduğu maçlardı. Görevi bize söylediklerinde oyuncular tabii ki yaşadıklarından dolayı çok mutsuzlardı. Aslında yaptığımız çok da bir şey yok. Sadece onlara eşlik ettik. Beşiktaş'ın oynadığı bir oyun vardı. Süper Lig'de oynanılan maçlarda kazanan oyunlardı. Biraz oyunculara dokunuşlarımız oldu. Kayserispor maçında 2-1 geriye düşmüştük. Sonra 4-2 kazandık. Çok coşkulu bir andı. İlk defa burada söyleyeceğim, ben ne olduğunu çok anlayamadım. Hatta 4. golden sonra takımla beraber koşup, sevinmeye gittim. O anlar bende yok... Çok net hatırlamıyorum."100 günü kusursuz olarak görmüyorum"Eleştirilere açık olduğunu dile getiren Karaveli "Ben kendini ağır eleştiren biriyim. Beşiktaş'ta 100 gün sürdü. O 100 günü kusursuz olarak görmüyorum, içinde hatalar da var. Kolay bir şey değildi. Oyunlar ve skorlar da çok iyi gitsin, altyapıdaki bazı oyuncuları da oyuna sokmak çok isterdim. Rizespor maçında Demir Ege Tıknaz kenara kadar geldi. Gol yedik, o yüzden oyundan çıkaracağımız oyuncunun kalması gerekti. Bazı oyuncular var onlar da sahada olsun çok isterdim. Bazı hatalar tabii ki var. Tecrübe edindik ve bundan sonra bir daha teknik direktörlük için bir fırsat olursa, bunlardan dersler aldık." dedi."Bence Ali Koç'un davranışı çok Fair bir davranıştı"Süper Lig'de Beşiktaş takımıyla toplam iki derbi yaşadığını ve Fenerbahçe derbisi sonrası Ali Koç'un kendisini tebrik ettiğini ifade eden Karaveli, şöyle konuştu İki derbi yaşadım. Fenerbahçe maçında bir penaltı olmuştu. Günlerce tartışıldı. Bence tartışmaya kapalıydı, net penaltıydı. Hakem kararları üzerinden hakem eğitimlerinde bu kadar konuşulmuyordur. Bütün paydaşların hataları oluyor. Herkes kendisini gözden geçirmeli. Fenerbahçe maçı bittiğinde aşağıda Ali Koç tebrik etti. 'Ya sen neredeydin şimdiye kadar." dedi. Ben de teşekkür edip, buralardaydım aslında dedim. Kendi sahanızda Beşiktaş'a karşı kazanamıyorsunuz ve oyunu da kaybediyorsunuz bana göre... Bence Ali Koç'un davranışı çok Fair bir davranıştı. Fenerbahçe yönetim kurulu üyeleri de tebrik etti." "En etkisiz oyunumuzdu"Galatasaray derbisinde sahaya sürülen 11'e karşı yapılan eleştirilere de cevap veren Karaveli "Galatasaray maçının en çok eleştirilenlerden biri ilk 11 ve değişiklik. En etkisiz oyunumuzdu. Bazı oyuncular üzerinden eleştiriler oldu. Bir kere ben çok şanslı bir antrenörüm, başladığım günden bıraktığım güne kadar başkanımız ve Ceyhun bey bir kere bile oyuncularla alakalı karışmadılar. Bana bu konuda herhangi bir şey söylenseydi zaten bu görevi yapamazdım. Ben böyle biri değilim. İnsanlar bu konuları zihinlerinde bitirmeli. Tamamen kendi özgür irademle görev yaptım. Bir önceki Kenan ve Güven iyi oynadığı için Larin ve Batshuayi ile başlamadım. Galatasaray maçında topa sahip olamadıkça üzerimize çok fazla geldi. Bu maçın ertelenmesi konuları oldu ve bu Galatasaray'ı fazlaca motive etti. Takımın o sırada bir şoka ihtiyacı vardı. Bunu değişiklikle yapalım dedik. Biz de bir şey yapamadık ama Galatasaray da yapamadı." dedi."Topu ileride tutamadık"En etklili oynadıkları maçın Başakşehir karşılaşması olduğunu söyleyen Karaveli, şu ifadeleri kullandı "Bir önceki 2-2'lik Başakşehir maçında en etkili oyunlarımızdan birini oynadık. Maçtan sonra rakip takım teknik direktöründen övgü aldığımız bir maçtı. O oyunun ardından o oyuncularla Galatasaray maçına çıkmak doğaldı. Topu ileride tutamadık. Herhangi bir oyuncuyu da çıkarabilirdik çünkü kimse iyi oynamıyordu. İkinci yarı işler düzeldi. 2-1'i bulduk ve maçın sonunda tartışmalı bir Larin'in çekildiği pozisyon vardı. Bence penaltıydı. O maçı 2-1 kaybettik. Benim ligde 2 tane mağlubiyetim oldu. Biri Konyaspor, diğeri Galatasaray maçı. Ama 19 maça baktığımda en etkisiz oyun Galatasaray maçının ilk yarısı ve Adana Demirspor maçının son bölümü. 60. dakikadan sonra her geçen dakikada Adana Demirspor'un daha da üstün olduğu bir oyundu. 1-1 bitmişti. 7 beraberliğimizin hemen hemen hepsinde üstün olan taraf bizdik. Ben 22 yıllık antrenörlük hayatım boyunca 1 gün bile oyuncularıma skoru koruyun demedim. Hiçbir şekilde böyle bir talepte bulamadım, oyuncu değişikliklerini bu şekilde yapmadım. Ama otomatikman bazı durumlarda oyuncular psikolojik olarak, oyun o şekilde ilerliyorsa skoru korumaya yönelebilir. Bunu antrenör söylemez.""Geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç vardı"Beşiktaş'ta görev yaptığı süre boyunca tekrar geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç olduğunu söyleyen Karaveli "Tekrar geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç vardı. Biri Galatasaray maçı, diğeri Kayserispor'a elendiğimiz kupa maçı. Defalarca pozisyon bulup, sonuçlandıramamıştık. Rakip ceza sahasına en fazla giriş yapıp, gol denemesi yapan takımdı Beşiktaş. Batshuayi birçok golü kaçırdı ama sadece o değil. Bir önceki senenin en çok gol atanları Ghezzal ve Larin de atamamıştı. Batshuayi en çok gol pozisyonuna giren oyuncuydu ama son vuruşları yeterli değildi. Kariyeri boyunca bunu yaşamış. Zaten son vuruşları da iyi olsa Premier Lig'de kariyerine devam ederdi." dedi."Batshuayi olmadı"Beşiktaş'ta gol vuruşu sıkıntısı çektiklerini ve bu yüzden şampiyonluk yarışının içinde olamadıklarını söyleyen Karaveli "Gol vuruşu konusunda istediklerimiz tam olarak karşıladı diyemeyiz. Birinci iş olarak duruyor ama birçok şeyi de doğru yapan oyuncuydu. Bunları doğru yapıp, gol vuruşunu yapamadığınızda boşa çıkıyor. Beşiktaş'ın bundan önceki forvetleri, Aboubakar, Gomez, Cenk Tosun, Demba Ba doğru golleri ve kolay golleri yapan oyuncular olunca Batshuayi olmadı. Attığının 2 katı kadar gol atabilirdi. Eğer o golleri atabilmiş olsaydı çok daha farklı yerde olurdu Beşiktaş. Beşiktaş şampiyonluğun sonuna kadar yarışın içinde olurdu. Benden önce Sergen hocada oynanan bölümde de Beşiktaş oyunun hakimiydi. Bizimle o sayı daha da yükseldi. Çok az gol pozisyonu veriyorduk rakibe. Ben teslim olan bir oyun değil, teslim alan bir oyun isterim. Ama sonuçlandırdığınızda bu oyun meyvesini alır." dedi."Dünyada böyle mi yapılıyor?"Genç oyunculara fırsat verilip verilmemesiyle ilgili de konulaşan Karaveli "Bir oyuncu üzerinden 'onun ayakkabıları sahada olsa yeter' dendi. O iş öyle olmuyor. Oyuncunun fiziksel olarak da yeterli seviyede olması lazım. Bir de genç oyuncularla ilgili bir şey söylendi. 'Genç oyuncuların sahaya sokulma şeklinin 2-0, 3-0 takım rahatladığında sokulabileceği söylendi. Şimdi bazı takımlar 1-0, 2-0 kazanıyor ve şampiyonluğa gidiyor. Şimdi o takımda hiç genç oyuncu oynamayacak mı? Dünyada böyle mi yapılıyor? Yeni çıkan genç oyuncular sürekli mi şans buluyor?" dedi."Düşündüklerini doğru ifade etmek, kibar olmak suçmuş gibi algılandı"Kamaoyunda kibar olmak suçmuş gibi algılandığını söyleyen Karaveli "Maç sonu, maç önü konuşmalarımda şiir okuyor edebiyat öğretmeni, beden hocası dediler. Bir kere ben şiir okumayı çok severim ama ezbere şiir bilmem. Düşündüklerini doğru ifade etmek, kibar olmak suçmuş gibi algılandı. Bu insanları rahatsız etti. Bana hakaret etmeye başladı insanlar. Sizden rica ediyorum bana hakaret etmek istiyorsanız devam edin, üsluplarınız sizin nasıl biri olduğunuzu gösterir. Ama öğretmenlik gibi kutsal bir meslek üzerine hakaret etmeyin. Beden hocaları, edebiyat hocaları çok kutsaldır. Benim telefon numaramı insanlara servis etmeye başladı birileri. Bana telefon edip, aileme, 12 yaşındaki oğluma küfür etmeye başladılar. Ben kendi adıma bembeyaz kalmaya çalışacağım. Üzerimde verilen forma, Beşiktaş arması ve Türk Bayrağı taşıyor. Bizi seyredenlere örnek oluyoruz. Tabii ki söylediklerimize dikkat edeceğiz, tabii ki ağzımızdan çirkin sözler çıkmayacak. Ben bu adanmışlığımı geliştireceğim." dedi."Beşiktaşlı insanların mahkemelerde olmasını istemedim"Kendisine yapılan hakaretlerin Beşiktaşlılar tarafından yapılmadığını ifade eden Karaveli "İlk ayrıldığım dönemlerde oldu bu hakaretler. Ayrıldıktan sonra kesildi. Onları yapanların Beşiktaşlı insanlar olduğuna inanıyordum. Beşiktaşlı insanların mahkemelerde olmasını istemedim. Sonra da keşke mahkemeye verip, oradan gelecek kazancı akademide kullanmak isterdim. Ama gözüm görmek istemedi ve hepsini sildim. Kulübümüz de o mesajları bize iletin demişti." dedi."Ben Kerem Aktürkoğlu ile ilgili hiçbir olumsuz karar vermedim"Galatasaray ile oynadıkları maç öncesi eski öğrencisi Kerem Aktürkoğlu ile yaşadığı olayı da açıklayan Karaveli "Maçtan önce Kerem geldi ve bana sarıldı. Bana söyledikleri çok güzeldi. Orada olmamdan dolayı duyduğu gururu söyledi. Ben de teşekkür ettim. Ona yetinmemesi gerektiğini, çok daha fazla çalışması gerektiğini söyledim. Ben Başakşehir U19 teknik sorumlusuyken, Kerem U21 takımındaydı. Benim grubumda değildi. Kerem benim takımımla 1 kere beraber oldu. Kendi yaş kategorinizde 4 sarı kart aldığınızda cezalı oluyorsunuz ama farklı yaş kategorisinde oynayabiliyorsunuz. Geldi benim takımımda 1 maç oynadı ve tekrar geri döndü. Ben Kerem'le ilgili nasıl karar veren olurum ki... Bu kararları veren zaten altyapı antrenörü değildir. Önder hoca genç oyuncudan anlamaz, Kerem'in gitmesine neden oldu diyorlar. Önder hoca hayatını genç oyuncularla geçirdi. Ben Kerem Aktürkoğlu ile ilgili hiçbir olumsuz karar vermedim. Bu konuda hiçbir dahlim olmadı. İnsanlar çok kolay yalan söylüyor. Birisi bir şey söylüyor, herkes onun üzerinden devam ediyor. " dedi."Hiçbir şey yazıldığı gibi değil"Beşiktaş'ta teknik direktörlük görevinden ayrıldıktan sonra altyapıya dönmediğini söyleyen Karaveli "Beşiktaş'ta görevi bıraktıktan sonra altyapıya döndüğüm söylendi. Bu durum hiç olmadı. Ben A takım için çalışmaya devam ettim. Ben görevi bıraktıktan sonra ilk defa bu açıklamaları yapıyorum, hiçbir şey yazıldığı gibi değil. Ben kendi adıma bu söylenenleri çok fazla önemsememeye çalıştım. Ama bazen bu hakaretler çok fazla olduğunda insan nefes alamıyormuş gibi oluyor." dedi."Başkanımız teklifimi kabul etmedi"Beşiktaş'tan ayrılma isteğinin kendisinden geldiğini söyleyen Karaveli "Ama benim Beşiktaş'tan ayrılmam da bunlarla ilgili olmadı. Gerçeği söyleyeyim. Ahmet Nur Çebi bu talebin benden geldiğini söyledi ve insanlar buna da inanmadı. Aslında benden geldi. Ben Beşiktaşlıyım, şu anda geldiğimiz noktada takımımızın bir enerji değişikliğine ihtiyacı var dedim. Sizden rica ediyorum bunu oluşturun dedim. Başkanımız da çok net şekilde hayır hocam ben sezon sonuna kadar seninle devam etmek istiyorum dedi. Benim isteğim bir enerji değişikliğiydi. Oyuncuların tekrar kendine gelmesini istiyordum. Kupadan elendik, galibiyetler üst üste gelmedi. Oyunculardan herhangi bir saygısızlık gelmedi. Her takımda olabilecek ufak tefek sorunlar oluştu. Oyuncularla son Hatay maçının son antrenmanına kadar herhangi bir saygısızlık olmadı. Pjanic'ten ne istediysek aldık. Başkanımız teklifimi kabul etmedi. Sonraki gün ben tekrar ısrar edince, başkanımız da mecbur kalıp, bunu kabul etti. Ve Ismael hocamız göreve getirildi. Çok da başarılı olmasını istiyorum." dedi."Valerien Ismael'in çok başarılı olmasını temenni ediyorum"Valerien Ismael'in Beşiktaş'ta çok başarılı olmasını istediğini ifade eden Karaveli "Valerien Ismael ile bilgi alışverişi hep oluyor. Genç oyuncularımızın bir kısmı kampta olacak. Benim gönlümden geçen bu oyuncuların tutunarak, orada kalması. Beşiktaş'ta ilerleyen yıllarda sahada olabilecek genç oyunculara sahibiz. Oğuzhan Akgün ve Kartal Kayra kamp kadrosunda olacak. Canı gönülden kadroda tutunmalarını istiyorum. Valerien Ismael Beşiktaş teknik direktörü. Çok başarılı olmasını temenni ediyorum. Zamanla hem oynatmak istediği oyun, hem oyuncular çok farklılaşacaktır. Beşiktaş'ın önünde çok iyi bir fırsat var. İyi olacağına olan inancımı kaybetmek istemiyorum. dedi."Dünyanın her yerinde teknik direktörlük yapmaya hazırım"Süper Lig veya Avrupa'da takım yönetmek isteyip istemediği sorusuna da cevap veren Karaveli "Bunu ben kulübümden de başkanımızdan da saklamıyorum. Bunu istiyorum. Bu kararı da kulübümle beraber vereceğim. Dünyanın her yerinde teknik direktörlük yapmaya hazırım. Şu anda bununla ilgili bir şey söylemek doğru olmaz. Gönlümden tabii ki teknik direktörlük yapmak geçiyor." dedi."Keşke hüngür hüngür ağlasaydım"Beşiktaş tribünlerin kendisini çağırdığında ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu ifade eden Karaveli "Hayatı Beşiktaş'ta geçen bir insan, bir gün Beşiktaş teknik direktörü olarak tribünlere çağırıldığında da kendimi çok tutmaya çalıştım. Çok pişmanım, keşke kendimi tutmasaydım da hüngür hüngür ağlasaydım. Yıllarca o tribünlerden oyuncuları çağırmışım ben. Yıllar sonra tribünler beni çağırmış, nasıl duygulanmayayım?" dedi."Ben Emirhan'ı oynatan antrenörün. Oynatmayan değil"Emirhan İlkhan'a sitemde bulunan Karaveli "Emirhan'ın bana söylediği şeyler var. İnsanlar eleştirmeye devam ediyor. Sorun yok. Hakarete varmadığı sürece yapılan her şeyi beğenmek zorunda değiller. Ama lütfen unutmasınlar. Ben Emirhan'ı oynatan antrenörün. Oynatmayan değil. Her zaman oynamak zorunda da değil. İnsanlar ne kadar eleştirirse eleştirsin biz Emirhan'la konuşmaya devam ediyorum. Umarım harika şeyler yapar. Ama yarınlarda işler birazcık olumsuz gittiğinde insanlar bir kenara çekilir, Önder hocası yanında olur." dedi.***Yasal uyarı Bu haber tarafından yazılmıştır, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.*** Beşiktaş 'ta Sergen Yalçın'ın ardından teknik direktörlük koltuğuna oturan ancak ciddi eleştiriler alarak görevini bırakan Önder Karaveli, gündeme dair açıklamalar yaptı. Karaveli 3 ayda neler yaşadığını, başkan Ahmet Nur Çebi ile ne konuştuğunu, Süper Lig'den teklif alıp almadığını ve Beşiktaş'ta devam edip etmeyeceği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu."Yurt dışındaki genç Türk oyuncuları takip ettik"Radyospor'a konuşan Karaveli, "2 ay oldu ayrılalı. Bu sadece dinleme ile değil Beşiktaş'taki çalışmaları devam ettirerek geçti. Kiralık oyuncuların performanslarını görmek için iyi bir fırsattı. Yurt dışındaki genç Türk oyuncuları takip ettik. Kerem'i geri döndürmüştük Uşak'tan. Kerem'in performansını takip eden antrenörlerden olumlu bilgiler alı pozisyonda Rosier tekti. Ceyhun Bey ile geleceğe dair sohbetler ediyorduk. Buraya bir oyuncu lazım dedim. Kerem'i söyledim. Kerem'i de bedelsiz şekilde geri aldık. 3 maçta da sahada oldu. Oynadığı 3 maçta da kusursuza yakın oyun oynadı. Bu durum hem beni hem de kulübü iştahlandırdı. Sezon başı kampında bu oyunculardan bazıları yer alacak. Umarım tutunabilirler. Bu oyuncuların dönüşü ekonomik anlamda da çok büyük fayda sağlayacak."Emirhan İlkhan ile U19'da beraber başladık""22 yılını gençlere adamış bir insanı, genç oyuncuyu oynatıp, oynatmamak üzerine eleştirmek abesleşti. Emirhan İlkhan ile U19'da beraber başladık. Gelecekle ilgili ışık saçan oyunculardan biriydi. Sonra Beşiktaş A takım teknik direktörü olduktan sonra bu gençlere şans vermeyi düşünüyordum. İlk 4 maç ve 1 kupa maçında o oyuncuların hiçbiri yoktu. Sonra Süper Kupa finaline gittik. Finale giderken de takımımız tam olsaydı, o çocuklarımız orada büyük ihtimalle olamayacaktı. Ama eksilmeler olabilir düşüncesiyle 5 oyuncu belirlemiş ve listeye vermiştik. Final maçında 16 kişilik kadroda 2 tane yedek kalecimiz yazılıydı. O maç da Emirhan'ın ilk maçıdır.""Geriye döndüğümde evet keşke biraz daha iyi gitseydi diyorum"Önder Karaveli, final maçında oyun 1-1'ken Emirhan İlkhan'ı sahaya sürdü. Sonrasında Rizespor maçında ilk 11 olarak oyuna başladı. Biz o maça kovid nedeniyle katılamadık. Bir de gol attı. Sonra Gaziantep maçında oynadı. Peşinde 3 maç Emirhan'ı sahaya sürdük. Ama performansı çok da yeterli değildi. Emirhan'ın performansı iyi olmadığında sert eleştiriler de oluyordu. Emirhan'ın yaşadıklarını ben biliyorum. Onunla sürekli konuşuyorduk. Kalan maçlarda da fazlaca şans bulamadı. Geriye döndüğümde evet keşke biraz daha iyi gitseydi, sahada o da olabilseydi diyorum ama o günkü şartlar bunu gerektiriyordu. Son bölümde Emirhan'ın şans bulduğu maçlarda iyi oynadığı zaman gördün mü hocam, utanıyor musun diyorlardı. Emirhan iyi oynadığında en çok sevinen benimdir."İyi günlerinde herkes yanında zaten""18 yaşındaki bir çocuğu çok göklere çıkardığınızda bununla mücadele etmesi kolay değil, çok dip yaptığınızda da mücadele etmesi kolay değil. İyi günlerinde herkes yanında zaten. Ben zor günlerinde onlara yardımcı olan kişi olmak istiyorum."Şenol Güneş'e kırgın değilim"Şenol Güneş büyük bir isimdir. Ona kırgın değilim. Ama benimle ilgili açıklamaları... Altyapı teknik direktörü olmak beni rahatsız etmez çünkü doğrudur. Çoğunluğunda bana görev verilen yer altyapıydı. Bu beni rahatsız etmedi ama bunu söylemeye gerek var mıydı, ayrı bir konu... Ama benim bu kırgınlıklarla zaman geçirecek vaktim yok. Bunlarla ilgili vakit kaybetmek istemiyorum."Beşiktaş'ın kaleci transferine ihtiyacı yok"Ersin Destanoğlu, Mert Günok ve Emre'yi çok zorlayacak isimler de altyapıdan geliyor. Beşiktaş'ın kaleci transferine ihtiyacı yok. "Biz Ahmet Başkanla Beşiktaş U19 takımının maçında karşılaştık"Beşiktaş daha önce oluşturulan altyapının mirasını yiyor, başka yatırım yapılmıyor şeklinde söylenenler yanlış. Orada görev yapan antrenörlere saygısızlık olur bu. Ahmet Bey'in yaklaşımını da biliyorum. Biz Ahmet Başkanla Beşiktaş U19 takımının maçında karşılaştık. Önem vermeyen başkan orada olur mu, olmaz. Ben daha önce şahit olmuyordum. Oradan sorumlu yöneticilerin maçı izliyor olması o çocuklar için o kadar önemli ki. Bu desteği görmek oyuncuları motive ediyor."Emirhan'la ilgili en az emeğe ben sahibim dedim"A takıma bir oyuncu çıkıyorsa, ona tek başına sahiplenmeye karşıyım. Emirhan'la ilgili en az emeğe ben sahibim dedim. Emirhan'a bir sürü çalışanın katkıları vardır. Bu tip şeylerde oyuncuları benden dolayı oldu demeyi doğru bilmiyorum. Bir gün ben de bir oyuncu için sadece ben derse beni de eleştirin. 1 hafta önce kupayı alan Rıza Çalımbay, Sergen Yalçın, Ziya Doğan ve ben Hamdi Serpil Tüzün oyuncusudur."Beşiktaş bir model oluşturacak"Türkiye'de en büyük sorun U19'a kadar başarılı gelen oyuncuları 18-22 yaş arasındaki problemler, A takıma geçiş sırasında yaşanan sorunlar, fiziksel ve zihinsel sorunlar, kiralık giden oyuncuların dışlanmış gibi hissetmesi gibi birçok şeyi koordine etmek gerekiyor. Burada büyük eksiklik var Türkiye'de. Biz Beşiktaş olarak bu eksikliği kapatacağız. Dünyada bunu çok düzgün şekilde yapan kulüpler var ama 1 tane modeli alıp getirmek yanlıştır. Türkiye'nin kültür kodları farklıdır. Ben kendi modelimizi oluşturmaktan yanayım ve Beşiktaş bunu yapacak. Beşiktaş bir model oluşturacak ve Bayern Münih, Ajax gibi modelleri inceliyorsak umarım bir gün dünyanın farklı yerlerinden gelip Beşiktaş modelini kendi takımlarına entegre etmeye çalışacaklar."Türkiye'den ve yurt dışından teklifler aldı"Benim Beşiktaş'la sözleşmem çok önemli bir şey değildir. Sadece teferruattır. A takım teknik direktörlük görevim bittikten sonra Türkiye'de bazı teklifler aldım. Birkaç hafta içinde yurt dışından da teklifler aldım. Hepsine aynı cevabı verdim. Beşiktaş'ın kontratlı hocası olarak bu sözleşmem bitmeden kimseyle görüşemem dedim. Ceyhun Bey'i bilgilendirmeden hiçbir şey yapmadım. Son dönemde kulübümüze Süper Lig kulübünden gelen bir teklif vardı. Ceyhun Bey söyledi. "Hatayspor talip oldu"Hatayspor talip oldu ve başka şeyler de vardı. Ben bunlarla ilgili hiçbir şey söylemedim. Başkanımızla konuştuğumuzda tekrar Beşiktaş'ta aynı enerji ile devam edeceğiz dedi. Açıklaması önümüzdeki günlerde olacak. 10 yaşında Beşiktaş öz kaynak düzenine girip, oyuncu oldum. 2000 yılında antrenör oldum. Bu sezon da 19 maç bana inanarak başkanımız ve yönetim kurulu teknik direktörlük görevini verdiler. Başkanımız bir teklif olursa, o zaman bunu konuşacağız ve sana bu yolda izin vereceğiz dediler. Ama Beşiktaş'ta olduğum sürece hiç yarını düşünmeden devam edeceğim. Ülkemizin doğusundan da batısından da yurt dışından ise Avrupa'nın merkezinden teklifler aldım. Bir noktaya kadar ilerledi sonrasında bir gelişme şu anda yok."Süper Lig'de oynanılan maçlarda kazanan oyunlardı"Ben Şampiyonlar Ligi maçları dahil Beşiktaş'ın hemen hemen tüm maçlarını seyrettim. Beşiktaş'ın tüm oyunları Süper Lig'de oyunun hakimi olduğu maçlardı. Görevi bize söylediklerinde oyuncular tabii ki yaşadıklarından dolayı çok mutsuzlardı. Aslında yaptığımız çok da bir şey yok. Sadece onlara eşlik ettik. Beşiktaş'ın oynadığı bir oyun vardı. Süper Lig'de oynanılan maçlarda kazanan oyunlardı. Biraz oyunculara dokunuşlarımız oldu. Kayserispor maçında 2-1 geriye düşmüştük. Sonra 4-2 kazandık. Çok coşkulu bir andı. İlk defa burada söyleyeceğim, ben ne olduğunu çok anlayamadım. Hatta 4. golden sonra takımla beraber koşup, sevinmeye gittim. O anlar bende yok... Çok net hatırlamıyorum."100 günü kusursuz olarak görmüyorum"Eleştirilere açık olduğunu dile getiren Karaveli "Ben kendini ağır eleştiren biriyim. Beşiktaş'ta 100 gün sürdü. O 100 günü kusursuz olarak görmüyorum, içinde hatalar da var. Kolay bir şey değildi. Oyunlar ve skorlar da çok iyi gitsin, altyapıdaki bazı oyuncuları da oyuna sokmak çok isterdim. Rizespor maçında Demir Ege Tıknaz kenara kadar geldi. Gol yedik, o yüzden oyundan çıkaracağımız oyuncunun kalması gerekti. Bazı oyuncular var onlar da sahada olsun çok isterdim. Bazı hatalar tabii ki var. Tecrübe edindik ve bundan sonra bir daha teknik direktörlük için bir fırsat olursa, bunlardan dersler aldık." dedi."Bence Ali Koç'un davranışı çok Fair bir davranıştı"Süper Lig'de Beşiktaş takımıyla toplam iki derbi yaşadığını ve Fenerbahçe derbisi sonrası Ali Koç'un kendisini tebrik ettiğini ifade eden Karaveli, şöyle konuştuİki derbi yaşadım. Fenerbahçe maçında bir penaltı olmuştu. Günlerce tartışıldı. Bence tartışmaya kapalıydı, net penaltıydı. Hakem kararları üzerinden hakem eğitimlerinde bu kadar konuşulmuyordur. Bütün paydaşların hataları oluyor. Herkes kendisini gözden geçirmeli. Fenerbahçe maçı bittiğinde aşağıda Ali Koç tebrik etti. 'Ya sen neredeydin şimdiye kadar." dedi. Ben de teşekkür edip, buralardaydım aslında dedim. Kendi sahanızda Beşiktaş'a karşı kazanamıyorsunuz ve oyunu da kaybediyorsunuz bana göre... Bence Ali Koç'un davranışı çok Fair bir davranıştı. Fenerbahçe yönetim kurulu üyeleri de tebrik etti." "En etkisiz oyunumuzdu" Galatasaray derbisinde sahaya sürülen 11'e karşı yapılan eleştirilere de cevap veren Karaveli "Galatasaray maçının en çok eleştirilenlerden biri ilk 11 ve değişiklik. En etkisiz oyunumuzdu. Bazı oyuncular üzerinden eleştiriler oldu. Bir kere ben çok şanslı bir antrenörüm, başladığım günden bıraktığım güne kadar başkanımız ve Ceyhun bey bir kere bile oyuncularla alakalı karışmadılar. Bana bu konuda herhangi bir şey söylenseydi zaten bu görevi yapamazdım. Ben böyle biri değilim. İnsanlar bu konuları zihinlerinde bitirmeli. Tamamen kendi özgür irademle görev yaptım. Bir önceki Kenan ve Güven iyi oynadığı için Larin ve Batshuayi ile başlamadım. Galatasaray maçında topa sahip olamadıkça üzerimize çok fazla geldi. Bu maçın ertelenmesi konuları oldu ve bu Galatasaray'ı fazlaca motive etti. Takımın o sırada bir şoka ihtiyacı vardı. Bunu değişiklikle yapalım dedik. Biz de bir şey yapamadık ama Galatasaray da yapamadı." dedi."Topu ileride tutamadık"En etkili oynadıkları maçın Başakşehir karşılaşması olduğunu söyleyen Karaveli, şu ifadeleri kullandı"Bir önceki 2-2'lik Başakşehir maçında en etkili oyunlarımızdan birini oynadık. Maçtan sonra rakip takım teknik direktöründen övgü aldığımız bir maçtı. O oyunun ardından o oyuncularla Galatasaray maçına çıkmak doğaldı. Topu ileride tutamadık. Herhangi bir oyuncuyu da çıkarabilirdik çünkü kimse iyi oynamıyordu. İkinci yarı işler düzeldi. 2-1'i bulduk ve maçın sonunda tartışmalı bir Larin'in çekildiği pozisyon vardı. Bence penaltıydı. O maçı 2-1 kaybettik. Benim ligde 2 tane mağlubiyetim oldu. Biri Konyaspor, diğeri Galatasaray maçı. Ama 19 maça baktığımda en etkisiz oyun Galatasaray maçının ilk yarısı ve Adana Demirspor maçının son bölümü. 60. dakikadan sonra her geçen dakikada Adana Demirspor'un daha da üstün olduğu bir oyundu. 1-1 beraberliğimizin hemen hemen hepsinde üstün olan taraf bizdik. Ben 22 yıllık antrenörlük hayatım boyunca 1 gün bile oyuncularıma skoru koruyun demedim. Hiçbir şekilde böyle bir talepte bulamadım, oyuncu değişikliklerini bu şekilde yapmadım. Ama otomatikman bazı durumlarda oyuncular psikolojik olarak, oyun o şekilde ilerliyorsa skoru korumaya yönelebilir. Bunu antrenör söylemez.""Geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç vardı"Beşiktaş'ta görev yaptığı süre boyunca tekrar geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç olduğunu söyleyen Karaveli "Tekrar geriye dönüp oynamak istediğim 2 tane maç vardı. Biri Galatasaray maçı, diğeri Kayserispor'a elendiğimiz kupa maçı. Defalarca pozisyon bulup, sonuçlandıramamıştık. Rakip ceza sahasına en fazla giriş yapıp, gol denemesi yapan takımdı Beşiktaş. Batshuayi birçok golü kaçırdı ama sadece o değil. Bir önceki senenin en çok gol atanları Ghezzal ve Larin de atamamıştı. Batshuayi en çok gol pozisyonuna giren oyuncuydu ama son vuruşları yeterli değildi. Kariyeri boyunca bunu yaşamış. Zaten son vuruşları da iyi olsa Premier Lig'de kariyerine devam ederdi." dedi."Batshuayi olmadı"Beşiktaş'ta gol vuruşu sıkıntısı çektiklerini ve bu yüzden şampiyonluk yarışının içinde olamadıklarını söyleyen Karaveli "Gol vuruşu konusunda istediklerimiz tam olarak karşıladı diyemeyiz. Birinci iş olarak duruyor ama birçok şeyi de doğru yapan oyuncuydu. Bunları doğru yapıp, gol vuruşunu yapamadığınızda boşa çıkıyor. Beşiktaş'ın bundan önceki forvetleri, Aboubakar, Gomez, Cenk Tosun, Demba Ba doğru golleri ve kolay golleri yapan oyuncular olunca Batshuayi olmadı. Attığının 2 katı kadar gol atabilirdi. Eğer o golleri atabilmiş olsaydı çok daha farklı yerde olurdu Beşiktaş. Beşiktaş şampiyonluğun sonuna kadar yarışın içinde olurdu. Benden önce Sergen hocada oynanan bölümde de Beşiktaş oyunun hakimiydi. Bizimle o sayı daha da yükseldi. Çok az gol pozisyonu veriyorduk rakibe. Ben teslim olan bir oyun değil, teslim alan bir oyun isterim. Ama sonuçlandırdığınızda bu oyun meyvesini alır." dedi."Dünyada böyle mi yapılıyor?"Genç oyunculara fırsat verilip verilmemesiyle ilgili de konulaşan Karaveli "Bir oyuncu üzerinden 'onun ayakkabıları sahada olsa yeter' dendi. O iş öyle olmuyor. Oyuncunun fiziksel olarak da yeterli seviyede olması lazım. Bir de genç oyuncularla ilgili bir şey söylendi. 'Genç oyuncuların sahaya sokulma şeklinin 2-0, 3-0 takım rahatladığında sokulabileceği söylendi. Şimdi bazı takımlar 1-0, 2-0 kazanıyor ve şampiyonluğa gidiyor. Şimdi o takımda hiç genç oyuncu oynamayacak mı? Dünyada böyle mi yapılıyor? Yeni çıkan genç oyuncular sürekli mi şans buluyor?" dedi."Düşündüklerini doğru ifade etmek, kibar olmak suçmuş gibi algılandı"Kamaoyunda kibar olmak suçmuş gibi algılandığını söyleyen Karaveli "Maç sonu, maç önü konuşmalarımda şiir okuyor edebiyat öğretmeni, beden hocası dediler. Bir kere ben şiir okumayı çok severim ama ezbere şiir bilmem. Düşündüklerini doğru ifade etmek, kibar olmak suçmuş gibi algılandı. Bu insanları rahatsız etti. Bana hakaret etmeye başladı insanlar. Sizden rica ediyorum bana hakaret etmek istiyorsanız devam edin, üsluplarınız sizin nasıl biri olduğunuzu gösterir. Ama öğretmenlik gibi kutsal bir meslek üzerine hakaret etmeyin. Beden hocaları, edebiyat hocaları çok kutsaldır. Benim telefon numaramı insanlara servis etmeye başladı birileri. Bana telefon edip, aileme, 12 yaşındaki oğluma küfür etmeye başladılar. Ben kendi adıma bembeyaz kalmaya çalışacağım. Üzerimde verilen forma, Beşiktaş arması ve Türk Bayrağı taşıyor. Bizi seyredenlere örnek oluyoruz. Tabii ki söylediklerimize dikkat edeceğiz, tabii ki ağzımızdan çirkin sözler çıkmayacak. Ben bu adanmışlığımı geliştireceğim." dedi."Beşiktaşlı insanların mahkemelerde olmasını istemedim"Kendisine yapılan hakaretlerin Beşiktaşlılar tarafından yapılmadığını ifade eden Karaveli "İlk ayrıldığım dönemlerde oldu bu hakaretler. Ayrıldıktan sonra kesildi. Onları yapanların Beşiktaşlı insanlar olduğuna inanıyordum. Beşiktaşlı insanların mahkemelerde olmasını istemedim. Sonra da keşke mahkemeye verip, oradan gelecek kazancı akademide kullanmak isterdim. Ama gözüm görmek istemedi ve hepsini sildim. Kulübümüz de o mesajları bize iletin demişti." dedi."Ben Kerem Aktürkoğlu ile ilgili hiçbir olumsuz karar vermedim"Galatasaray ile oynadıkları maç öncesi eski öğrencisi Kerem Aktürkoğlu ile yaşadığı olayı da açıklayan Karaveli "Maçtan önce Kerem geldi ve bana sarıldı. Bana söyledikleri çok güzeldi. Orada olmamdan dolayı duyduğu gururu söyledi. Ben de teşekkür ettim. Ona yetinmemesi gerektiğini, çok daha fazla çalışması gerektiğini söyledim. Ben Başakşehir U19 teknik sorumlusuyken, Kerem U21 takımındaydı. Benim grubumda değildi. Kerem benim takımımla 1 kere beraber oldu. Kendi yaş kategorinizde 4 sarı kart aldığınızda cezalı oluyorsunuz ama farklı yaş kategorisinde benim takımımda 1 maç oynadı ve tekrar geri döndü. Ben Kerem'le ilgili nasıl karar veren olurum ki... Bu kararları veren zaten altyapı antrenörü değildir. Önder hoca genç oyuncudan anlamaz, Kerem'in gitmesine neden oldu diyorlar. Önder hoca hayatını genç oyuncularla geçirdi. Ben Kerem Aktürkoğlu ile ilgili hiçbir olumsuz karar vermedim. Bu konuda hiçbir dahlim olmadı. İnsanlar çok kolay yalan söylüyor. Birisi bir şey söylüyor, herkes onun üzerinden devam ediyor. " dedi."Hiçbir şey yazıldığı gibi değil"Beşiktaş'ta teknik direktörlük görevinden ayrıldıktan sonra altyapıya dönmediğini söyleyen Karaveli "Beşiktaş'ta görevi bıraktıktan sonra altyapıya döndüğüm söylendi. Bu durum hiç olmadı. Ben A takım için çalışmaya devam ettim. Ben görevi bıraktıktan sonra ilk defa bu açıklamaları yapıyorum, hiçbir şey yazıldığı gibi değil. Ben kendi adıma bu söylenenleri çok fazla önemsememeye çalıştım. Ama bazen bu hakaretler çok fazla olduğunda insan nefes alamıyormuş gibi oluyor." dedi."Başkanımız teklifimi kabul etmedi"Beşiktaş'tan ayrılma isteğinin kendisinden geldiğini söyleyen Karaveli "Ama benim Beşiktaş'tan ayrılmam da bunlarla ilgili olmadı. Gerçeği söyleyeyim. Ahmet Nur Çebi bu talebin benden geldiğini söyledi ve insanlar buna da inanmadı. Aslında benden geldi. Ben Beşiktaşlıyım, şu anda geldiğimiz noktada takımımızın bir enerji değişikliğine ihtiyacı var dedim. Sizden rica ediyorum bunu oluşturun dedim. Başkanımız da çok net şekilde hayır hocam ben sezon sonuna kadar seninle devam etmek istiyorum dedi. Benim isteğim bir enerji değişikliğiydi. Oyuncuların tekrar kendine gelmesini istiyordum. Kupadan elendik, galibiyetler üst üste gelmedi. Oyunculardan herhangi bir saygısızlık gelmedi. Her takımda olabilecek ufak tefek sorunlar oluştu. Oyuncularla son Hatay maçının son antrenmanına kadar herhangi bir saygısızlık olmadı. Pjanic'ten ne istediysek aldık. Başkanımız teklifimi kabul etmedi. Sonraki gün ben tekrar ısrar edince, başkanımız da mecbur kalıp, bunu kabul etti. Ve Ismael hocamız göreve getirildi. Çok da başarılı olmasını istiyorum." dedi."Valerien Ismael'in çok başarılı olmasını temenni ediyorum"Valerien Ismael'in Beşiktaş'ta çok başarılı olmasını istediğini ifade eden Karaveli "Valerien Ismael ile bilgi alışverişi hep oluyor. Genç oyuncularımızın bir kısmı kampta olacak. Benim gönlümden geçen bu oyuncuların tutunarak, orada kalması. Beşiktaş'ta ilerleyen yıllarda sahada olabilecek genç oyunculara sahibiz. Oğuzhan Akgün ve Kartal Kayra kamp kadrosunda olacak. Canı gönülden kadroda tutunmalarını istiyorum. Valerien Ismael Beşiktaş teknik direktörü. Çok başarılı olmasını temenni ediyorum. Zamanla hem oynatmak istediği oyun, hem oyuncular çok farklılaşacaktır. Beşiktaş'ın önünde çok iyi bir fırsat var. İyi olacağına olan inancımı kaybetmek istemiyorum. dedi."Dünyanın her yerinde teknik direktörlük yapmaya hazırım"Süper Lig veya Avrupa'da takım yönetmek isteyip istemediği sorusuna da cevap veren Karaveli "Bunu ben kulübümden de başkanımızdan da saklamıyorum. Bunu istiyorum. Bu kararı da kulübümle beraber vereceğim. Dünyanın her yerinde teknik direktörlük yapmaya hazırım. Şu anda bununla ilgili bir şey söylemek doğru olmaz. Gönlümden tabii ki teknik direktörlük yapmak geçiyor." dedi."Keşke hüngür hüngür ağlasaydım"Beşiktaş tribünlerin kendisini çağırdığında ağlamamak için kendisini zor tuttuğunu ifade eden Karaveli "Hayatı Beşiktaş'ta geçen bir insan, bir gün Beşiktaş teknik direktörü olarak tribünlere çağırıldığında da kendimi çok tutmaya çalıştım. Çok pişmanım, keşke kendimi tutmasaydım da hüngür hüngür ağlasaydım. Yıllarca o tribünlerden oyuncuları çağırmışım ben. Yıllar sonra tribünler beni çağırmış, nasıl duygulanmayayım?" dedi."Ben Emirhan'ı oynatan antrenörüm, oynatmayan değil"Emirhan İlkhan'a sitemde bulunan Karaveli "Emirhan'ın bana söylediği şeyler var. İnsanlar eleştirmeye devam ediyor. Sorun yok. Hakarete varmadığı sürece yapılan her şeyi beğenmek zorunda değiller. Ama lütfen unutmasınlar. Ben Emirhan'ı oynatan antrenörün. Oynatmayan değil. Her zaman oynamak zorunda da değil. İnsanlar ne kadar eleştirirse eleştirsin biz Emirhan'la konuşmaya devam ediyorum. Umarım harika şeyler yapar. Ama yarınlarda işler birazcık olumsuz gittiğinde insanlar bir kenara çekilir, Önder hocası yanında olur." dedi Şiir üzerine düşünen ve bu düşüncelerini yazıya döken bir isim olan şair Mustafa Akar'la son kitabı Tenezzül ile şiir ve şiirin kuramsal yapısı üzerine konuştuk. Asım Öz / TİMETÜRKMustafa Akar şiir üreten, şiir üzerine düşünen ve bu düşüncelerini yazıya döken bir isim. Akar?la son kitabı Tenezzül üzerine söyleşirken, şiir ve şiirin kuramsal yapısı arasında gidip değin Küçük Bir Gökada adlı bir şiir kitabınızla Evyazı Tahtası adını taşıyan bir deneme kitabınız çıktı. Son olarak Tenezzül yayımlandı. Şiir, şiir sanatı ve şiir yazma uğraşısını birbirleriyle ilişkilendirerek açıklar mısınız? Küçük Bir Gökada ilk şiir kitabımdır ve 2002?de yayımlandı. Evet, arada bir de Evyazı Tahtası var. Bu kitabı deneme diye nitelemiyorum ben, aslında birçok türü içinde barındıran bir kitap o. İçimden düzyazı şiir demek geliyor Evyazı Tahtası?na. İlk şiir kitabımla Tenezzül arasında yedi sene var. Bu anlamda az yazan birisiyim sanırım. Bunun çok çeşitli nedenleri var. Bir kere masaya şiir yazmak için oturmuyorum. Yazacağım metin, artık her neyse o, bana kendini yazdırmalı biraz da. Bak ilham demiyorum ama. Beklerim ben yani. Zihnimde oluşanı en iyi hangi biçimde ve üslupta söylerim diye düşünürüm. Sonrası kolay aslında. Hani İlhan Berk demiş ya; ?zor olan şiiri yaşamak, yazmak kolay?. İlk şiiriniz nerede yayımlandı? İlk şiirim bir okul gazetesinde yayımlandı. Lisedeydim ve Sonhaber diye yerel bir gazetenin kültür sanat ekini hazırlıyordum. Orada cüret ettim ilk. İlk kitabımdaki ?Detay? şiiridir. Sonra çeşitli vesilelerle başka dergilerde de yayımlandı şiirlerim. Kırklar, Derkenar ve Dergâh dergilerinde sürekli yazmaya çalıştım. Arada başka dergiler var ama onlar da dergi yayımcısı arkadaşların talepleriyle şiir verdiğim, sürekli yazmadığım yayınlar. Dil ve şiir üzerinde gerek kuramsal yazılarda gerekse söyleşilerde çok durulur. Şiirlerinizde ince ve ustalıklı bir dil kullanılıyor, dile çok önem veriyorsunuz. Dil, şiir ilişkisi bağlamında neler düşünüyorsunuz? Dil şiir ilişkisi yok yani, çünkü şiir dildir zaten. Kullandığımız kelimelerin büyük kısmı şairlerin kullanımı doğrultusunda anlamını bulmuştur. Aslında kelimelerin anlamları değil kullanımları vardır ve onu ilk önce halk şekillendirir, sonra iş şaire düşer; kelimenin haysiyetini kurtarır şair. Bu yüzden işte şiir çok siyasi bir eylemdir. Mesela sözlükçüler kelimenin kullanımını büyük oranda önce şairlere bakarak tescil ederler. Senle söyleşmeden önce tekrardan Sait Faik okuyordum, bir cümlenin altını çizdim, şöyle ?Bu sonbahar sabahında Gülhane Parkı?nın misli menendi yoktur.? Bugün artık misli menendi yoktur yerine, eşi benzeri yoktur diyoruz. Oysa misli menendi demek ne güzel olurdu. Mesela Akif?in ?Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak.../Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak? mısralarını düşünelim. Demek ki şaire göre iyi bir geleceğimizin olması için azmi bırakmamak gerekiyormuş. Ama bunun sebebini net olarak söylemiyor şair. Gerçi net söylediği şiirleri de var ama buradan hareketle şunu demek lazım, yani sadece şiir dil ilişkisi değil bir de millet meselesi var. Bizim şairlerimiz bu doğrultuda ilerlemişlerdir hep. İş gelir oraya dayanır yani. Ama Rimbaud?nun böyle bir derdi yoktur, hatta dille o kadar uğraşmış Pound?un bile yoktur. Onlar ortak bir Batı mirasının birikiminden yararlandılar. Niye çünkü biz şiir diyoruz değil mi, Arapça şuur diyoruz. Eskiler şiiri mevzun ve mukaffaâlı söz diye tarif etmişler. Şair, o da şuurlu kimseymiş yani. İngilizler şiire poetry diyorlar. Eliot da şiirin hammaddesinin duygu olduğunu söylüyor. Bilginin kendisinden yola çıkarak bir şeyler yapmak. Bizse şuur diyoruz. Şuurunda olmak, bir bilinç sahibi olmak. Biz de şuur derken duyguyu atlamıyoruz ama yanına ilmi de koyuyoruz. İlmin en zayıf halini. Şuur size bir şeyin sezgisini verir, ilimle sezginin ne olduğunu görürsünüz, anlarsınız. Peki, şiirde imge kurarken hangi algıyla/ algılarla oynarız? Bir defa gündelik algıyla. En azından ben öyleyim. Yazdıklarımda parlayan imgeler küçük insanların, taşranın, ev hayatının, mahallenin ve sokakların resimleri gibidirler. Dolayısıyla soyutlama ile nesne arasında gerçek bir bağlantı, bir köprü kurmak lazım. Tenezzül?de ?Naftalin Makasları? diye bir şiir var. Bir arkadaşım şiiri okuyunca gerçekten bir naftalin makasının olduğunu düşünmüş ve bana sordu, ama naftalin makası diye bir şey yok tabii. Ama hem naftalin ve hem de makas diye bir kelimenin neyi işaret ettiğini biliyoruz. Naftalin artık eskide kalmış bir hayatın parçasıdır, makas ise yenidünyanın bir nesnesi. Yani artık her şeyi çarçur edip istediğimiz boyuta indirgeyip kesip biçebiliyoruz. Her bilgiyi kendimize uygun boya kesiyoruz, biz bilginin boyuna ulaşmak için gelişmek istemiyoruz. Naftalin ise saklanan şeyin garip kokusudur. Muhafaza etmenin duyurusudur. Orada saklanan, eskimemesi için uğraşılan bir şeylerin olduğunu gösterir. Anlatabiliyor muyum? Ben aslında hiç de soyut bir şair değilim. Ben sadece bak kardeşim diyorum, bütün gözlerinle bak. Tenezzül?ün iç mimarisi üç bölüme ayrılmış. Burada hangi ölçütten yola çıktınız? Bu üç bölümü bir kitapta bütünleyen nedir? Elin ve ekmeğin tarihi, diyorum ilk bölüm için. Az önce söylediğim şeyler işte. El kirlendikçe ekmek de kirleniyor. Türkçemizde güzel bir deyim var, ?dile gelen ele gelir?, diye. Yani n?olcak diyoruz değil mi, benim dilimde var sadece bunlar. Oysa hayır, diyor mübarek Türkçe, dile gelmişse ele de gelir, oraya da yansır. İkinci bölüm de ressam Théodore Géricault?nun bir sözüdür ?bah, une vignette?, ha o mu, bir süsleme, demek Türkçesi, kitabın ortası bir süstür, söylenecek olan, işaret edilecek olanın süsü. Üçüncü bölümse Ve Allegro. Bir klasik müzik tabiridir. Müziğin hızlı çalınacağını gösterir. Daha ritimlidir yani. Aslında bunları anlatmak yanlısı değilim ama kitabı okuyanlar da anlayacaklardır zaten bunu. El, elin süsü ve elin ritim kazanarak yazdığı, parmaklarımın ucu şiir. Şiirlerinizin esas kaygısı nedir? Valla bunu şiirler söylüyor zaten. Oturup da bunu söylemek olmaz şimdi. Beslendiğiniz kaynaklar desek?. Az önce de belirttim aslında. Benim kaynaklarım gayet dolaysızdır. Bir mısramda dediğim gibi ?orta halli suskun bir halk?ın küçük hayatıdır benim kaynağım. Ayrıca kitabın adını da merak ediyorum. Neden Tenezzül? Çünkü neredeyse modern zamanlarda şiir yazmak tenezzülen bir hal aldı. İnsanlar şiire yaklaşırken artık isteksizler. Şuur dersen hak getire. Bu kavramların adı da değişti, değişiyor artık. Siz de kalkmışsınız bu ortamda şiir yazıp, insanlara da uzatıyorsunuz ?al oku? diye. Böyle bir şey. Bir de İbrahim Tenekeci?dir kitabın isim babası. Bir akşam yürüyüşünde konuşmuştuk aslında burada da senle konuştuğumuz şeyleri. Orada önerdi bu ismi. Ben de çok sevdim tabii. Tenezzül?ün ve Furkan?ın Kabahatler Kanunu?nun çıkışında da İbrahim ağabeyin büyük katkıları oldu. Tenezzül?de yer alan şiirler hangi dergilerde yayımlandı? Sırasıyla Kırklar, Derkenar ve Dergâh dergilerinde. Bazı şiirlerinizde düz yazı biçimi kullandığınız görülüyor. Sizce şiiri düzyazıdan ayıran nedir ve niçin bu biçimi kullanıyorsunuz? Bazen uzun soluklu şiirler yazıyorum. Demek istediğimi o biçimde söyleyebilirim gibime geliyor. Şiir Yazma Sanatı içindeki düzyazı bölüm zaten bir gazete haberidir, dolayısıyla öyle düz girmiştir şiire de. ?Sevdiğim şair üç bilemedin beş tane? diyorsunuz Şairin İşleri şiirinde. Mustafa Akar?ın şairleri kim/ler/dir? O aslında bir alegori. Yani şiirini beğenirim o ayrı, ama gördüğüm kadarıyla müthiş bir kirlenme var çevrede. Çevre denilen olgu da gerçekten var mıdır, onu da bilmiyorum ya. Onun haricinde sevdiğim şairleri saymayı sevmiyorum pek. Türk Şiiri?nden elbette haberdarım. Hatta şairlerin çoğu şiirlerini ezbere bilirim. Şiirine kendimi yakın hissettiğim mesela Cahit Zarifoğlu?dur. Ece Ayhan, Sezai Karakoç ve Edip Cansever şiirine karşı da bir yakınlığım var. Özellikle Divan Şiiri?ni okumaya, anlamaya çalışıyorum şimdilerde. Halk şiirini ise önceden, ta çocukluğumdan beridir okurum. Karacaoğlan?ın şiirlerini ezberlemeyi severim. Türkü ezberlemek ise vazgeçmediğim bir alışkanlık. İsmet Özel?e burada ayrı bir bahis açmak gerekiyor. Sadece şiiri de değil, düşünceleriyle ilk gençliğimden başlayarak zihin dünyamı belirlemiştir. Haricinde daha çapaklı şairleri seviyorum sanırım. Bununla ilgili daha uzun da konuşulabilir belki. Eksik konuşan, kekemelik yapan şairler. Dylan Thomas mesela. Sırf aslından okumak için İngilizce çalışmaya başladım. Sonra bende mısralar kalıyor daha çok. İbrahim Tenekeci?nin ?budanan oğullar gibiyiz sessiz ve narin?, Furkan Çalışkan?ın ?bize uykunun değil uyanıklığımızın tabiri gerek?. Bir de Osman Konuk?un, ?kimse ne kadar çok incinmiyor, bitirelim? Şairin özgünlüğünü ne belirler sizce? Özgün değilse ona niye şair diyelim ki? Yani yazmak kolay tabii. Kâğıt ve kalem almak mesela viyolonsel almaktan daha ucuz. Hem birkaç dergide kendine tanıdık buldun mu, iyi kötü moda mısralar da ürettin mi, al sana şair. Biraz da serserilik yap, şuna buna çat, kendinle çelişeceğini bile bile küfür et, sana şair desinler. Bakıyorum da herkesin koca koca cümleleri var. Ama etrafta ahlakıyla, dürüstlüğü ve insanlığıyla örnek alınacak şair kimdir desem herkes niye İbrahim Tenekeci?dir der, niye Osman Konuk?tur, Hüseyin Akın?dır, Haydar Ergülen?dir der. Düşünmek lazım. Bu isimler üstelik sağlam şairler. Al sana özgünlük işte. ?Yeni insana uzaktır yazdıklarım yazacaklarım? diyorsunuz. Yeni insanın başat özellikleri desek? Yeni İnsan free life der, ben demem; çünkü yaşam yaşayanı sever. Yeni İnsan müphemdir, karmaşayı, kaosu arzular; ben hakikat peşinde koşmak isterim. Yeni İnsan dayan kalbim, der ben demem, sabır ve selamet kelimeleri eklerim her sabah sözlüğüme. Yeni İnsan hızlılığın sembolü olarak dar giysiler giymeyi sever, Yeni İnsan?ın zaman kavramı dünyasaldır, Yeni İnsan dekorasyonla demokrasi kelimelerini aynı cümle içinde kullanmayı sever. Yeni İnsan stratejik bir hatadır. Yeni İnsana uzaktır yazdıklarım, yazacaklarım? Öte yandan şiirin sokağa, insana, yaşama giderek yabancılaşması durumu da var. Bu konudaki düşüncelerinizi merak ediyorum? Şiiri artık bir ?yapma? işlevi olarak görüyor sanırım yaşıtlarım. Yazının bir işlevi olarak şiiri sadece metin üzerinden kuşanmak, yaşamın bağıntısını kültürel dozda tutup biçimci öğeleri, şiirin ana malzemesi yapmak, kelime ve yapı oyunlarını amaçsız ve hedefsizce bir şiir puzzle?ına, bir oyuna dönüştürmek falan. İşin mesnedi yiterse, yazılan şiirin kaynağı da yazıldığı dilden, yaşadığı halkın dilinden ve de hayatından çıkıp bağımsız, ne idiğü bellisiz bir mahalde oynaşmaya başlar. Buysa işi saçmaya götürüyor. Şiirde saçmanın yeri var elbette. Neden olmasın; ama gel gör ki Dada?cılar, Sürrealistler ve hatta Oilupo?cular varken bugün bizde denenen ?deneysel? işin çok da patlama yaratmadığı görülüyor işte. Giderek taklide yanaşan bir hale de dönüşüyor. Günümüz şiiri mısrasızlaştı. Şimdi bu şiirlerle şiirimizdeki tıkanıklığın aşılmaya çalışıldığının farkındayım. Bu çabalar şairine en çok bir kitaplık şiir veriyor. Sonra şair de bıkıyor sanırım bu işlerden. Herkes kendi şiirini birtakım tanımlamalarla savunmak niyetinde. Çoğunluğunu da manifesto yazmak telaşesi sarmış. Yani abi sıkıldık biz, yapalım bir şeyler, kotaralım şu şiir işini, diyorlar. Biz de izliyoruz işte. Çünkü bu şiir izlenir ancak. Mustafa Adında Olmak?ın öyküsü nedir? Bu şiiriniz, şiir yaşamınızın bir özeti mi? Evet özetidir. Neredeyse otuz yaşına geldim ve ahir zamanın tüm dertlerinin de giderek arttığını görüyorum. Çocukların göğünü ateş oyunlarıyla süsleyip, bunu bir bombaya dönüştüren Batı, bu çağı daha da beter edecek gözüküyor. Çağımdan tiksiniyorum dermiş Exupery, uçak yolculuğunda kaybolmadan önce. Bense ?çağım? bile diyemiyorum. Bana, bize dair sahi ne kaldı ki, dünyasal olarak yalnızca şiir sanırım. Mustafa Adında Olmak, bu açıdan, bu çağda bana hâlâ garip geliyor. Kitabınızda dikkatimi çeken bazı izlekler var. Kış, babaanne bunlardan ikisi. Niye kış ve babaanne? Kışlar ve babaanneler. Benim ilk kitabımda da halalar, teyzeler, ablalar vardı. Tükenen, gittikçe kaybolmaya yüz tutan bir hayatın inceliklerini hatırlatmaya çalışıyorum. Seksenli yıllarda Giresun?da büyüdüm ben. Dedeli, babaanneli bir evde. Bir kültür geçişliliğinin simgesi olarak onlardan bana nice görgü geçti. Ve hayatımda hep kışlar vardı. Kuzey denizinin baş döndüren kurşuni havası, deli dalgaları vardı. Dünya bana şuncacık gelirdi o zamanlar. Bir hayal atlasında bir gecede tüketilebilecek denli küçük. Büyüdüm ve hâlâ öyle düşünüyorum. Şuncacık dünya. Vandal dünya. Bir babaannenin anlatabileceği ürkek bir masalla ancak katlanılabilecek dünya. Dünya. Bir şiirinizin adı Giresun?da Birdenbire Bir Merdiven. Şunu sormak istiyorum Giresun?a ne kadar benziyorsunuz? İnsan bir kente benzer mi? Kent bir insana. Kuşkusuz romantik biraz. Giresun?da doğdum, çocukluğum, ilk gençliğim orda geçti. Şimdi İstanbul?dayım. Evyazı Tahtası?nda anlattım bunu biraz. Küçük bir şehri elin avucun gibi hissedebiliyorsun. İnsan zaten küçük şehre göredir. Sonra gitmek, hep gitmek ister, Kavafis?in meşhur şiirinde dediği gibi sonradan döner yaşlanmak için doğduğu sokaklara, evlere. Ama o şiir anlattıklarımdan farklı tabii. Karşılıklı konuşmanın şiirleşmiş halidir o. İsmail?le sohbet ederken, bir anda, ihtilacen doğmuş bir şiir. Öyle de kalsın istemiştim zaten, kaldı da. ?Bu şiir yazılır? ?Bu şiir görülür? ?Bu şiir okunur? diyorsunuz Kabul Edilmemiş Dualar?da. Aynı zamanda ?Şiirler söylemişim de ben neler beklemişim? diyorsunuz. Şiirden neler bekliyorsunuz? Şiirden bir şey beklenir mi? Beklenmez. Bu zamana kadar düzenli çalıştığım işlere şiir yazdığımdan dolayı kabul edildim. Bir gazetede tashih işi yapıyorum, şiir yazdığım için tabii. Fazlasını vermiyor şiir, ama şiir tabii, başka sıkma işler, hesaplıca yapılan, planlanan işler verebilir belki de bilmiyorum. İnsan genelde şiir yazarak kaybediyor hep. Hani İsmet Özel diyor ya ?hayatımı verdim şiirimi aldım? diye, aynen öyle oluyor sanırım. Taflan Farkı?nda da bir çağ eleştirisi var? Taflan Farkı büyüklük. Yavaşlık hakkını önemsemek diyelim gel en iyisi şuna. Fakat şiiri direkt bir çağ eleştirisine indirgemek pek de olası değil. Televizyonda izlemiştim. Bir deprem haberiydi sanırım. Adam ölmüş karısını bisikletinin selesinde taşımaya çalışıyordu, diğer elinde yıkıntılardan kurtardığı tüp gaz vardı. Yani ikisini birden taşımaya çalışması bana garip gelmişti doğrusu. Bir elinde karısının ölüsü, diğer elinde patlamaya hazır, sıkışmış bir tüp gaz. Taflanın farkı böyle bir şey. Taflan karayemiştir biliyorsun. Kara azık. Modern şiirin temel belirleyeninin hep tekniği ya da biçimselliği olduğu söylenir. Bu doğru mudur? Doğru değilse modern şiirin temel belirleyenleri nelerdir? Ya da şöyle sormak lazım, adı modern olan bu şiir, gerçekten de modern insana mı hitap ediyor? Metrobüsten Mecidiyeköy?de inince bir altgeçitten geçiyorsun. Orada bir satıcı var. Kendi kara kalemiyle çizdiği Yılmaz Güney?in falan desenlerini satmaya çalışıyor. Bir gün birisini beklerken zoraki sohbet ettim. Ağabey sen de benim gibi karasın, al bi tablomdan, ucuza satarım sana, dedi. Ben de niye hep Yılmaz Güney çizdiğini sordum. Bizim çirkinliğimizi en iyi o yakıştırdı kendine, dedi. Al sana modern şiir işte. Bana göre bu yüzden modern şiir, zihnin kendi Ben?iyle eğlendiği bir şiirdir. Biçim ve teknik temel belirleyeni midir? Olabilir. Sonuçta sözden, ritimden daha çok yazı olmaya, metnin içinde yürümeye hazır bir şiirdir. Dictionnaire Larousse?ta modern tanımı bilimle de eşleştirilmektedir mesela. Çağcıl zevkin, asrî unsuru olan teknik ve ilerleyişin şiiri. Türk Modern Şiiri?nin büyüklüğü burada yatıyor işte. Asrî unsurları bertaraf eden bir şiirimiz var. Zarifoğlu?nun Stat şiiri buna en güzel bir örnektir bak. Gene İkinci Yeni hareketinin ilk dönem şiirleri de öyle. Modern şiir aklın tüm dayanaklarını kullanarak yazılır, bu tarafıyla Batılı bir yönseyişi var, bizdeki modern şiir ise akıl kavramıyla zıtlaşıyor bazen. O aslında bir parantez yani. Çünkü batılının akıl dediği şeye Descartes?in modern aklına diyelim, biz aynı şeyi, aynı anlamı yüklemiyoruz. Biz akletmek diyoruz mesela. Brecht ?biçim içeriğe aittir? diyor. Yani öz, kendi biçimini de getirir. Servet-i Fünun?dan beridir edebiyatımızın temel meselelerinden biridir bu. Ama bu bir söyleşinin konusu değil, uzun bir yazının konusu. Sanatın içeriğindeki bir sunum, bir yapım biçimi olması durumu bugün şiirimiz için de geçerli sanırım. Sanatla, şiirle düşünmek olası mıdır? Bilmiyorum Şimdi dönüp baktığınızda ilk şiirinizden bu güne şiirinizi nasıl buluyorsunuz? Toplamda altmışa yakın şiir yazmışım. Bir o kadar belki yazıp attığım vardır. Yine de nasıl bulduğumu ben söylemeyeyim. O benim konum değil. Günümüzde genç şairlerin şiirlerine ilişkin değerlendirmeleriniz nelerdir?Furkan Çalışkan ve Ali Görkem Userin?le Dergâh dergisinde yaptığımız bir söyleşide konuşmuştuk. Daha da açmak istemiştim. İki bin şiiri denen bir şeyden bahsediliyor şimdilerde. Milenyum kuşağı tanımlaması falan. Bunlar bana mesnetsiz geliyor. Yaptık oldu hali var. Çoğunluk kuram var ama ortada milletin yüzünü güldürecek bir şiir yok. İki bin kuşağı tanımlaması ise baştan sorunlu bir tanımlama zaten. 40 kuşağı dediğimiz zaman bazı ortak noktalardan bahsedebiliriz. Zaten iki bin kuşağı denilen şey 40 kuşağına benziyor biraz. Onları Nâzım Hikmet etkilemişti, iki bin kuşağını da İsmet Özel etkilemiştir. Yaşıtlarım daha hırçın ya da yumuşak bir şiir yazıyorlar. Ama işte genelde konuştuğumuz şeyler. Bireysel bir şiir var ortada. Sadece yönelimleri ve yazdıkları dergilerdeki birtakım kuram denemeleri anlamında yakın olan şairler var. Seksen şiirinden bu anlamda bir ayrılık yok yani. Çıkıp da tabii herkes kendine bir varlık gerekçesi buluyor. Tamam da şiir nerede. Biz oturup bu yazılanların neye tekabül ettiğini konuşamıyorsak, o zaman anlaşılıyor ki iş, al şiirim ver ödülüm takasına dönmüş. Gariptir, şiir hâlâ prim veriyor bazı söyleşi için teşekkür ederim. Son bir soru, düzyazı olarak tezgâhta bir kitap çalışmanız var mı?Aslında Evyazı Tahtası?nın devamı niteliğinde bir kitap var. Gene küçük nesir dediğimiz türü biraz daha şiire yaklaştırarak yazmaya çalıştığım bir kitap bu. Nasipse bu yaz biraz daha çalışacağım üzerinde. Önümüzdeki yıla da bitiririm. Bir de diğer denemeler var. Bakalım bunlar nasip işi. Söyleşi için ben de teşekkür ederim? Bu yazı alınmıştır. Oyuncu Şebnem Özinal, Haldun Dormen'le başladığı tiyatro serüvenini anlattı "Metin Serezli ağabey benim için çok önemliydi. Komediyi ilk ondan öğrendim""Yüksek lisans tezimi 'Türk Tiyatrosu'nda Kanto ve Kantocu Kadınlar' üzerine yapmıştım. Onu kitaplaştırma projem var"İSTANBUL AA – DİLEK DALLIAĞ - Tiyatro ve sinema oyuncusu Şebnem Özinal, "Bizim için turne tiyatronun çok büyük bir parçası. Yüzde elli İstanbul'da yüzde elli İstanbul dışında oynayabiliyorsak ne mutlu bize. Eski zamanlarda Dormen Tiyatrosu'nda çok uzun turneler yapardık. Mesela 1 ay İzmir'de, Ankara'da oynardık. Ama şimdi öyle değil. En fazla 2 gün üst üste oynadık mı Ankara'da çok seviniyoruz." dedi. İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden mezun olan, 51 yaşındaki Şebnem Özinal, bugüne kadar Dostlar Tiyatrosu, Tiyatro İstanbul, Ali Poyrazoğlu, Tiyatrokare ve Dormen Tiyatrosu topluluklarının yanı sıra birçok sinema filminde rol "Türkiye Güzellik Yarışması"na girişini ve orada Haldun Dormen'le tanışmasını ve bir süre sonra da "Çılgın Sonbahar" oyunuyla başlayan tiyatro yolculuğunu, oyunculuk hayatında yaşadığı zorlukları, güzellikleri ve anılarını AA muhabirine Şebnem Hanım merhaba, evinizde röportajımız için buluştuk. Nasılsınız?Şebnem Özinal "Selam, hoş geldiniz. Evet, ne güzel uzun süredir evde röportaj yapmamıştım. İyiyim, çok teşekkürler koşturuyoruz."SORU Geçtiğimiz aylarda Yosi Mizrahi ile birlikte oynadığınız "Seninle Evlenir miyim?" oyunu ile Türkiye Altın Yaşam Ödülleri'nde "Yılın Tiyatro Ödülü"nü aldınız tebrik ederiz. Ödüller sanatçıyı yeni projeleri için teşvik ediyor mu?Şebnem Özinal "Çok teşekkürler. Tabii ki çok büyük bir teşvik, büyük organizasyonlar, güzel bir şey tüm yılın değerlendirmesi. Bir tek tiyatro da değil, sinemada, müzikte de öyle. Mutlu ediyor bizi ama tabii ki oyunumuz 'Yılın En İyi Oyunu' değil, çok fazla oyun, çok fazla emek var. Hele son 2-3 yıldır tiyatro toplulukları artıyor, sahneye çok oyun konuyor. Ama bizim oyunu seyirci çok sevdi, bence seyircinin verdiği bir ödül bu. Çok ilgi gördü, hala da görmeye devam ediyor. Tam pandemiye denk gelmişti. Çok hız alamamıştık. Açıldıktan sonra çok dolu oynuyoruz. İnanılmaz bir ilgi var. Çok özlemiş seyirci, gülmeyi de özlemiş. Biz de gerçekten güldürüyoruz. Bu kadar yıldır komedi yapıyorum ama aralıksız bu kadar kahkaha atılan bir oyunu ilk defa görüyor ve oynuyorum.""Bizim için turne tiyatronun çok büyük bir parçası"SORU Devam ediyorsunuz değil mi?Şebnem Özinal "Ediyoruz, hatta Türkiye'yi dolaşıyoruz. Mesela Ankara'ya 6, Eskişehir'e 4 kere gittik. İzmir'e, Bursa'ya öyle, çok ilgi var şehirlerden. Malatya, Diyarbakır ve Şanlıurfa'ya da gideceğiz. Tüm Türkiye'ye gitmeye çalışıyoruz. Çünkü oralara çok az topluluk gidiyor. Oralarda böyle bir tiyatro açlığı var. Güzel salonlar da yapılmış, ben mutluyum oralarda oynamaktan."SORU Bu, sanatçı için de seyirci için de çok güzel elbette...Şebnem Özinal "Tabii ki. Bizim için turne tiyatronun çok büyük bir parçası. Yüzde elli İstanbul'da yüzde elli İstanbul dışında oynayabiliyorsak ne mutlu bize. Eski zamanlarda Dormen Tiyatrosu'nda çok uzun turneler yapardık. Mesela 1 ay İzmir'de, Ankara'da oynardık. Ama şimdi öyle değil. En fazla 2 gün üst üste oynadık mı Ankara'da çok seviniyoruz. Şimdi şehirler büyüdü tabii. Ankara da büyüdü. Bir gün bir ucunda oynuyorsak diğer gün diğer ucunda oynuyoruz. Biz seyircinin ayağına gidiyoruz. Seyircinin bize gelmesini çok fazla talep edemiyoruz. Çünkü haklı olarak çok zorlaştı şehirler. Trafik, yaşam, insanlar gündüz yoruluyor zaten, büyük bir koşturma içindeler."SORU Şimdi aynı zamanda Sahnekarlar'la, Anton Çehov'un "Vişne Bahçesi"nde Varya karakteri ile seyirci karşısındasınız. Ne şanslısınız iki Özinal "Evet aslında çok şanslıyım. Bazı oyuncu arkadaşlarım diyor ki, 'oyun araştırıyoruz, bulamıyoruz'. Geçen Seren Fosforoğlu ile hatta 'beraber yapalım' dedik seneye. Burada da zaten Yosi Mizrahi ile olan oyun vardı, Volkan Severcan da benim çok çok eski arkadaşım. Birçok oyunda yer aldık onunla. Ben sonradan girdim 'Vişne Bahçesi'ne. Bir arkadaşımız İzmir Devlet Tiyatrosu'nu kazandı. Volkan dedi ki, 'biliyorsun gördün oyunu, kalabalık kadrolu, bir klasik, duygusu çok ağır olan, dolayısıyla aslında uzun süre prova edilmesi gereken bir oyun'. Ama 5-6 provada çıkardım rolü, kadroya dahil oldum. Ben mutluyum. Özel tiyatroda çok fazla klasik oyun yapılmaz aslında daha çok komedi ve ticari oyunlar olur. Volkan, Bora, Kerem, bizim organizatörümüz büyük bir cesaretle sahneye koydular. İyi de gidiyor. Seyirciyi sarıp sarmalıyoruz gibi geliyor bana. Yani gerçekten özlemişler o klasik oyunları. Dekoruyla, kostümüyle ve konusuyla zaten her döneme hitap eden bir oyun.""Varya karakteri oyun içinde çok sivrilen karakter gibi durmasa da çok önemli bir görevi var"SORU Ekibi yıllardır tanıyorsunuz, başka oyunlarda da birlikte rol aldınız ve başlamış oyuna adapte olma sürecinin cevabını verdiniz. Aynı zamanda acaba hızlıca kotarmak anlamında ezberiniz de kuvvetli mi diye sormak Özinal "Aslında bize hep 'nasıl ezberliyorsunuz bu kadar lafı?' derler. Benim mesleğim diye mi bilemiyorum. Ama ezber bana en kolay kısım gibi geliyor. Çünkü provalar esnasında bir lafı üst üste 8 - 10 kere söylerseniz ezberlersiniz zaten. Bana çok zor gelmiyor. Ben aslında duygu olarak zorlandım. 'Varya' karakteri oyun içinde çok sivrilen karakter gibi durmasa da çok önemli bir görevi var. İnsan ilişkileri içinde bütün evi çekip çeviren, bütün acıları ve üzüntüleri yüklenen, sırtlanan bir kadın. Talihsiz ve umutsuz bir aşkın peşinde ve tabii ki hüsranla bitiyor. Bahçe satılıyor, yıllardır o evde yaşayan bir kadın, o evin bir parçası. Hayalleri var dünyayı gezmek gibi, dini tarafları, inançları çok baskın. Oralarda ben zorlandım ama ezber de önemli. Hemen ezberlemem gerekiyordu. Aslında sonradan oyuna girmek hem dezavantaj hem de avantaj. Çünkü beni hazırlamak için tüm kadro sağ olsun çok uğraştı. Provalar yapıldı, hepsi katıldı provalara. İyi de oldu, bir çırpıda çıktı. Eski dostlarım hepsi, çok da güzel oldu. Bir de birçok kez sahne aldım onlarla. Gülen Karaman'la, Sefa Zengin'le, Özdemir Çiftçioğlu ile yine Ali Poyrazoğlu'nda beraberdik. Kadroda çok iyi gençler var."SORU Tiyatroda daha çok komedide oynadınız diye biliyorum ama klasik oyun anlamında kaçıncı oyununuz bu?Şebnem Özinal "Birinci oyunum benim aslında. Ödenekli tiyatroda çalışmadığımız için, bir 'Moliere' filan oynamıştık Dormen Tiyatrosu'nda ama o da komedi zaten. Bunun da komik tarafları var ama çok az. Böylesine duygusu ağır olan bir dramda çok az oynadım. Yakın zamanda yüksek lisans yaptım Bahçeşehir Üniversitesi'nde. Orada parçalar çalıştık, klasik anlamda ama tüm bir oyun değildi, parça parçaydı.""O meşhur 'Çılgın Sonbahar' oyunuyla başladık tiyatroya, 5-6 sezon devam etti"SORU Jeoloji mühendisliğini bitirdiniz. Ama mesleki kariyerinize okul döneminde girdiğiniz bir güzellik yarışmasının ardından tiyatro, televizyon, sinema oyunculuğu ve sunuculukla devam ettiniz. Sarınım güzellik yarışmasının ardından sizi oyunculukta keşfeden ilk kişi Haldun Dormen oldu değil mi?Şebnem Özinal "Evet. Çok tesadüfi bir şey. Ben İTÜ mezunuyum. Üniversiteye girdiğimde büyük hayallerim vardı. O zamanlar deprem geçirmemiştik. Jeolojinin anlamını bile bilmeyen insanlar vardı. Ama ben araştırdım ve tüm üniversitelerin o bölümünü yazdım. İTÜ tuttu, oraya girdim. Hiçbir şey olmazsa okulda akademik kariyer düşünüyordum. O dönemler güzelliğimle falan alakasızdım. Hep erkek gibi giyinirdim. Güzelliğimi ön plana çıkartmazdım. Ama erkenden para kazanmaya başlayayım, hayata atılayım, onlara meraklıydım. Bir tanıdığımız da, 'reklamlarda oynasana. Stant hostesi olarak fuarlarda çalışır mısın? Harçlığını çıkartırsın' dedi. 'Tamam' dedim. Neşe Erberk Ajansı'na kaydoldum. Tek ajans oydu o daha önce gazetelerin düzenlediği güzellik yarışmasının organizasyonundaydı. Bana teklif etti. Ben de 'hayır, benim hiç güzellikle filan ilgim yok' dedim. Bir kısa eğitim döneminden geçmiştik Neşe'nin ajansında. 'Lütfen bana, benim gözüme güven' dedi. 'Peki' dedim ve başvurduk. Ama Türkiye'nin genelinden çok başvuru olmuştu. İlk kez bir televizyon kanalında yapılıyordu. Türkiye'nin ilk özel kanalı ve 'Türkiye Güzelleri' diye kıyamet kopuyor. Katıldım ama hiç umudum yok seçileceğim, ilk yirmiye kalacağımdan. Gerçekten ilk yirmiye kaldım. Sonra yarışma gecesi tüm sahne organizasyonunu Dormen Tiyatrosu yapıyordu. Haldun Dormen metinlerimizi hazırlıyordu. Koreografiyi Semiramis hanımla beraber yapıyorlardı. Çok büyük bir organizasyondu. Her yere gidiyoruz tüm basın peşimizdeydi. Her birimiz çok ilgi gördük. İlk üçe giremedim. Ama Haldun ağabeyle, 'Ben tiyatrocu olmayı çok istiyorum. İTÜ'ye girdim, ailem izin vermedi' diye sohbetlerimiz olmuştu. Sonra Ersin Ökten vardı, tiyatronun müdürüydü. Yarışma nisan ayındaydı, beni haziran ayında aradı, 'Çılgın Sonbahar oyunundan bir arkadaş ayrılıyor, düşünür müsün, gelir misin?' dedi. Benim de apandistim tutmuş ve hastanede yatıyordum. Vazgeçerler diye hiç söylemedim hastanede yattığımı. O kadar korktum. Çünkü çok istediğim bir şeydi. İTÜ'den önce birkaç kez konservatuvarı düşündüm, babam izin vermemişti. Hep aklımın kaldığı bir daldı. 'Tabii, hemen' dedim. Zaten birkaç gün sonrayı söylemişti ve o sırada hastaneden taburcu olmuştum. Gittim ve Nevra Serezli, Metin Serezli, Cem Davran, Hakan Ökten'in olduğu o meşhur 'Çılgın Sonbahar' oyunu 5-6 sezon devam etti. Orada başladım Dormen Tiyatrosu'nda.""'Sana üzücü bir haber vereceğim, bütün kadro sana karşı istifa ettiler' dedi"SORU Tiyatronun usta isimleriyle çalıştınız hep. Gencay Gürün, Haldun Dormen, Ali Poyrazoğlu, Genco Erkal bildiğim isimler. Peki, konservatuvarlı olmamak tiyatroya başlangıcınızda sizi hiç zorlamış mıydı?Şebnem Özinal "Tabii çok zorladı. Bir kere çok tepki aldım yani. Bir seferinde oyunculuk kursları ve atölyelerine katılmak için New York'a gitmiştim. Yaz tatiliydi, birkaç ay kaldım. Gerçekten dans kursları ve atölyeler verimli oldu. Geri döndüğümde tiyatrodan yakın bir arkadaşım, 'sana üzücü bir haber vereceğim, bütün kadro sana karşı istifa ettiler' dedi. Bunu da hemen hemen ilk kez anlatıyorum. 'İstifalarını istediler, Şebnem bu tiyatroda olursa biz olmayız' demişler."SORU Hangi oyundaydınız o zaman?Şebnem Özinal "O zaman 'Şahane Züğürtler' mi vardı hatırlamıyorum. 1993 yılı falandı. ya da 'Sevgilime Göz Kulak Ol' idi galiba."SORU Neden?Şebnem Özinal "Ben konservatuvar mezunu değilim, onlar konservatuvar mezunu ve de 'neden bir konservatuvar mezununa fırsat verilmiyor, Şebnem'e bu kadar büyük fırsatlar veriliyor?' diye Haldun Dormen'e böyle bir tavırda bulunmuşlar. İçlerinde çok iyi bildiğimiz isimler de var, şimdi söylemeyeyim."SORU Haldun Bey ne cevap vermiş?Şebnem Özinal "Haldun ağabey de, sağ olsun çok adildir o konularda, 'ben Şebnem'den son derece memnunum. Çok çalışkan, çok yetenekli, ben vazgeçmem. İsteyen buyursun gitsin.' demiş."SORU Peki giden oldu mu?Şebnem Özinal "Olmadı, olamadı öyle bir şey, cesaret edemedi kimse. Ama tabii ben çok kırıldım tüm kadroya. Çünkü hepsi rol arkadaşlarımdı, daha önce çok samimi olduğum insanlardı. Ben çok sırtımdan vurulmuş oldum. Çok üzüldüm. İlk depresyonla o zaman tanıştım. Gerçekten boğazım sıkıldı, nefes alamamaya başladım. İnanılmaz kötü bir psikoloji yaşadım. 26 yaşlarındaydım. Resmen ilaç kullandım. Sonra her şey yoluna girdi. Dormen Tiyatrosu kapanana kadar devam ettim. Sonra hepimiz çok üzüldük tabii. Hatta Volkan ile konuştuk Dormen Tiyatrosu'nu 'biz devralalım, devam ettirelim' diye, olmadı. Ben Genco Erkal'a geçtim 2001 yılıydı, 'Yarışma' isimli oyunda oynadım. 'Afife Jale Komedi En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' ödülüne aday oldum. Alamadım ödülü ama aday olmak da çok önemliydi benim için. Sonra Gencay Gürün, Ali Poyrazoğlu'yla 'Tak Tak Takıntı'yı oynarken kızıma hamile kaldım. 4-5 aylık hamileydim hala sahneye çıkıyordum. Doğumdan sonra bir ara oldu. Sonra Barbaros Uzunöner ve İTÜ'den öğretmenim olan maalesef vefat etti, Orhan Kural ile bir oyun yaptım. Böyle devam ettim, yani çok ara vermedim. En çok 2 sezon oynamamışımdır. Sonra yine devam ettim ama o sırada bir anne, bebek programı, sağlık programları yaptım. Ufak tefek diziler oldu ama çok dizi yapamadım. Çünkü bebekten sonra setler çok zamanımı alıyordu. Şimdi de yapamıyorum. Dizi zor geliyor bana biraz.""Dizi setleri çok zaman alıyor, saati belli değil"SORU Zamandan dolayı mı diziler zor geliyor?Şebnem Özinal "Çok uzadı dizi süreleri. Dolayısıyla setler çok zaman alıyor, saati belli değil. Daha doğrusu tiyatro varken benim dizi yapmam çok kolay değil. Zaten yapımcılar da çok tercih etmiyor, tiyatrosu olan birini almıyorlar kadroya. Hem iyi oyuncu olsun, hem yetenekli, tecrübeli olsun ama tiyatro oynayanı almıyorlar.""Kadınlarla ve çocuklarla ilgili bilinçlendirmeye yönelik programlar yapmak hoşuma gitti"SORU Aralarında "Sonradan Görmeler", "Çiçek Taksi", "Böyle mi Olacaktı?" gibi uzun süreli dizileriniz ve "Abuzer Kadayıf", "Güle Güle", "Teberik Şanssız" gibi sinema filmleriniz oldu. Oyuncu olarak televizyon, sinemadan çok programcılık ve tiyatroya ağırlık vermeyi daha çok sevdiniz sanırım?Şebnem Özinal "Evet, evet. Bir dönem kadın kuşağı programı yaptım hafta içi her gün canlı yayın çok sevdim. Sivil toplum örgütlerini, sosyal sorumluluk projelerini işledik. O zaman dernek değildi, çocuk yuvalarını revize eden, Arzu Sabancı'nın içinde olduğu ve bizim programdan sonra dernekleşen projelere yer verdik. Kadınlarla ve çocuklarla ilgili bilinçlendirmeye yönelik programlar yapmak hoşuma gitti. O zaman sağlık turizmi yeni başlıyordu Türkiye'de hemen hemen. Hastaneler sponsor olmuşlardı, doktorlarını ağırlıyordum. O tür canlı yayın programlar oldu. Ama şimdi tabii ana kanallarda o tür programlar kalmadı. Şu anda da bir sohbet programı yapıyorum. Yakın arkadaşlarımızı, yazarları, oyuncuları ağırlıyoruz. Aynen burada yaptığımız bir sohbet gibi bir program o da. O da ikinci sezonunda, devam ediyor."SORU 13 yaşındaki kızınız Ayşe sanatla ilgili mi?Şebnem Özinal "Hiç ilgili değil. Küçükken viyolonsel çalıyordu. Mimar Sinan Üniversitesi yarı zamanlı konservatuvara girmişti. Pandemide uzaktan eğitim başlayınca o tür sanat eğitimlerinin zoom üzerinden yapılması çok zor. Bıraktı maalesef. Büyüdükçe daha bir şekil alıyorlar. Daha önce drama okullarına gidiyordu ama hiç oyuncu olsun diye yollamadım. Kendi tercihi diye. Şimdi voleybol oynuyor. Sonrasında ne olur bilmiyorum.""Metin Serezli o günden sonra ressam oldu"SORU Sahnede birlikte rol aldığınız sanatçılarla ilgili mesela Metin Serezli başta olmak üzere bize anlatacağınız tiyatro anılarınız içinde neler var? Bazıları hayatta değil. Bir anılar geçidi yapabilir miyiz?Şebnem Özinal "Maalesef Metin ağabey hele çok erken vefat etti. Komediyi ondan öğrendim. Fars, vodvil oynamayı, o zamanlamaları ondan öğrendim. Yani inanılmaz bir ustaydı. O da konservatuvar mezunu değil, hukuk mezunu biliyorsunuz. Nevra Serezli de öyle. İlk oyunumda onlarla rol aldığım için çok şanslıyım. İnanılmaz şeyler öğrendim. Şimdi konservatuvar öğrencilerini görüyorum, komediyi snobe ediyorlar, daha kolay gibi görüyorlar. İnsanları güldürmek o kadar zor ki. Hele de şu dönemde, içimiz kararmış, kötü olaylar yaşıyoruz. Çok iyi ustalıkla oynanmadığı zaman bir komedi oyunu, çok zor güldürmek. Turne anılarımız çok var. Bir kere İzmir turnesindeyken yine BKM ile oyun sonrası halı saha maçı yaptılar. Metin ağabey düştü tendonlarını kopardı. Ertesi gün yine oyun var, uzun bir rol, başrol oynuyor Metin Serezli. Çıkamıyor sahneye alçıya alındı ayağı ve İstanbul'dan İsmet Üstekin'i çağırdık ama ne yapsın adam, bir günde ezberlenir mi? Biz artık, ahşaptı tiyatronun yeri, oralara öğrencilikteki gibi kopyalar yazdık. Neyse Nevra abla, gişeye oturdu tek tek bütün seyircilere açıkladı 'böyle bir olay oldu' diye. Anons ettik ve Metin Serezli o günden sonra ressam oldu. Çok güzel tabloları vardı hatırlıyorsan. Ayağı kırık diye otura otura resim yapmaya başladı. Çok anı var. Dalağım düşüktür benim. 'Dalağı düşük' derler çok gülen insana sahnede. O çok kızardı gülmeme. Hem güldürüyordu bizi, neler yapıyordu arkamızda bıdı bıdı seyirci duymadan kulağımıza bir şeyler fısıldıyor, hem de arkasından kızıyordu 'gülmeyin bu kadar' oyuncu olarak karşılıklı oynamak adına hem de hayatta çok keyifliydi zaten. Hayatı seven, gezmeyi, yemeyi, içmeyi, güldürmeyi, her dakika bir espriydi onunla oturmak, sohbet etmek. Biz o zamanki eşimle evlendik, fakat kimseye duyurmadık. Basına falan söylemedik. İlk Metin Serezli'ye bir oyun öncesi söylemiştim. Profilo'da bir kafemiz vardı, otururken 'Metin ağabey biliyor musun ben evlendim' dedim. 'Ay, ay, ay, ne yapacağız şimdi' diyerek nasıl telaşlanmıştı. 'Sus ağabey, gizli' demiştim. Çünkü birkaç zaman sonra söylemiştik insanlara. Benim sırdaşımdı aynı zamanda."SORU Siz yüksek lisansınızı bildiğim kadarıyla yakın bir zamanda Bahçeşehir Üniversitesi ileri oyunculuk bölümünde tamamladınız değil mi?Şebnem Özinal "Evet, pandeminin sonunda yani 2020 yılında tezimi verdim.""Entelektüellik sadece bir oyun izlemekle ya da Instagram'da entel dantel paylaşımlar yapmakla olmaz ki"SORU Akademilerde kamera önü eğitmenliği, drama ve doğaçlama dersleri de veriyorsunuz. 'Gençler komediyi snobe ediyorlar' dediniz. Bu eğitim verdiğiniz gençlerle ilgili yaşadığınız bir durum mu, yoksa genel olarak mı söylediniz?Şebnem Özinal "Eğitim verdiğim gençlerle ilgili yaşamıyorum. Çünkü ben zaten onlara bir şeyler anlatıyorum. Temel oyunculuk dersleri veriyorum. Sıfır olarak geliyorlar benim karşıma. Genelde kamera önü oyunculuğu için geliyorlar. Şimdi oyunculuk çok popüler meslek tabii. Tüm gençler tercih ediyor. Aynı zamanda üniversitede başka bir branşta okuyup oyunculuk yapmak isteyen gençler de var. Bahçeşehir Üniversitesinde beraber eğitim gördüğüm arkadaşlarım, mesela ben Ali Poyrazoğlu'nda oynuyordum o zaman zor getiriyordum oyuna. 'Oyunuma gelin izleyin' diyordum. Beğenmiyorlar, istemiyorlar komedi seyretmek. Şimdiki gençlerde o var, yani klasik oyun, daha alternatif oyunlar oynayınca ya da onları seyredince entelektüel olduklarını zannediyorlar. Entelektüellik sadece bir oyun izlemekle ya da Instagram'da entel dantel paylaşımlar yapmakla olmaz ki. Şimdi bir 'arthouse' kafaları diyorlar ya, gençlerde onu görüyorum. Bence yanlış yapıyorlar. Entelektüel olmak, sanatın içinde olmak bir yaşam şeklidir. Biraz, biraz ucundan yapılmaz. O yüzden komediyi snobe ediyorlar açıkçası. Hala benim okul arkadaşlarımdan biri, ikisi en fazla oyunu izledi. Görünce de beğenmiyorlar. Benim en sinir olduğum şey, tanıdık birinin oyuna gelip, beğenmeyince kulise gelip 'geçmiş olsun' demesi."SORU Öyle mi diyorlar?Şebnem Özinal "Evet, 'geçmiş olsun' diyorlar. 'Ne oldu ki? Hasta mıydık da geçmiş oldu? Ne oldu, anlayamıyorum?' diyorum. Beğenmediysen hiçbir şey deme, beğendiysen tebrik et. Bunları sevmiyorum."SORU Beğendirmek zor değil mi bazen insanlara?Şebnem Özinal "Zor ama benim kriterim o değil tabii ki. Ben meslektaşlarım için yapmıyorum, seyirci için yapıyorum. Seyirci inanılmaz mutlu ayrılıyor tiyatrodan gülmek ve eğlenmek anlamında. Çünkü biz 'Seninle Evlenir miyim?' oyununda Türk insanını anlatıyoruz. Bizden, Türk yazarın oyunu, çok iyi tespit etmiş o ilişkilerdeki detayları ve tezat unsurları. Erkeğin farklı bir karakteri, kadının daha farklı bir karakteri var ve dolayısıyla talepler daha farklı. O talepler çatışıyor ve oradan bir komedi çıkıyor. İnanılmaz iyi tespit etmiş. Herkes seyrederken 'bak bak, senin gibi' falan tepkileri veriyordu. En son Bursa'da oynadığımızda seyirci herhalde kendini evde programladı, 'ben gülmeye gidiyorum acayip' diye. Her lafımız alkış aldı, her lafımıza gülüyorlardı. Kadınlar kocalarını döverek filan gülüyorlardı kahkahayla. Çok güzeldi yani. Bunları görmek mutlu ediyor.""Pandemiye denk geldiler, savaştı, oydu buydu derken çocuklar kötü zamanlara şahitlik ediyorlar"SORU Oyundan bahsetmişken sorayım, oyunlarda bu ilişkiler anlatılıyor ama gerçek hayatta kadın- erkek ilişkilerinin bir formülü var mı ve siz bulabildiniz mi?Şebnem Özinal "Ben bulamadım açıkçası. Biz genelliyoruz ama kişiden kişiye de fark ediyor. Yaşam şekli, şartlar da buna etken. Ben 15 yıllık evlilik geçirdim. Daha sonra tabii bir kadın-erkek anlamında bir ilişkimiz kalmadı ama arkadaş olduk, arkadaşlığa dönüştü ve Ayşe oldu en güzeli. Şimdi şu dönemde tamamen bu döneme özel anlatıyorum, hiçbir ilişki istemiyorum. O ilişki kotamı doldurmuşum herhalde. Bir sorumluluğa girmek, çift olarak bir şeyleri yapmak bana anlamsız geliyor artık. Çünkü 15 yıl o şekilde yaşadım. Şimdi daha bağımsız, daha özgür olmak, kendi başıma hareket etmek, kendi kararlarımı vermek hoşuma gidiyor. Zaten Ayşe olduğu için o da bir ilişki benim hayatımda. Başka bir flört ilişkisi istemiyorum."SORU Bir genç kız yetiştirmek de zordur aslında değil mi?Şebnem Özinal "Çok zor, gerçekten çok zor. Bir de şu dönemde. Biz böyle değildik. Kıyaslamıyorum bizim zamanımızla ama çok zor. Çok kötü günler geçirdi çocuklar da. Pandemiye denk geldiler, savaştı, oydu buydu derken kötü zamanlara şahitlik ediyorlar. Biz daha mutluyduk. Daha sade yaşıyorduk, daha az şeye ulaşabiliyorduk. Şimdi bu internetler falan kafaları karışıyor galiba. Ama böyle bir döneme denk geldiler. Hem şans hem şanssızlık bence. Bakalım ne olacak? Hukuk istiyor, mimarlık istiyor. Ama daha erken belki de karar vermesi için.""Belki de kanto söylerim"SORU Başka yeni bir projeniz var mı gündemde?Şebnem Özinal "Yüksek lisans tezimi, 'Türk Tiyatrosunda Kanto ve Kantocu Kadınlar' üzerine yapmıştım. Onu bir kitap yapma projem var. Tamamen kültürel bir yayın olacak. Tez hocam Ali Düşenkalkar tavsiye etmişti, 'Bir kitap olarak sun ki insanlarda bir doküman olsun' diye. Onu teorik halinden çıkarıp, biraz daha okuyucu için uygun hale getireceğim. Çünkü kanto ve kantocu kadınların gerçekten Türk tiyatrosunda çok büyük önemi var. Daha çok gayrimüslim kadınlar kantocuydu. Cumhuriyetin ilanından sonra birkaç Türk kadın oyuncu da yapmış. Besteleri, güfteleri, dansları kendilerinin ve Türk pop müziğinin Türk müziğine girmesindeki başlangıç noktası aslında. Daha önce Doğu sazlarıyla çalınan ve söylenen şarkılar, ilk kez trompet vesaire işte İtalyan grupların Türkiye'ye gelerek gösteri yapmalarından esinlenerek Ermeni, gayrimüslim kadınlar da Batı sazlarıyla bir şekilde kanto parçalarını besteleyip sahneye koymuşlar. Önemli noktaları var kanto ve kantocu kadınların. O yüzden belki de kanto söylerim."SORU O zaman kolay gelsin, teşekkür Özinal "Çok teşekkürler. Size de kolay gelsin."

ben aslında oyuncu değilim ama birçok oyuna dahil oldum şiiri